AĞAÇ
ENDONEZYA
NURZAKİYAH KOMORİDİN
On yedi asır geçmesine rağmen hâlâ ayakta duran, Peygamberimizin çocukluk arkadaşı olan ağacı duydunuz mu hiç?
Eminim ki insanların, nesillerin değişmesine, dünyanın gelişmesine sessizce tanıklık etmiştir bu ağaç. Bazı ağaçlar, bizden kat kat daha yaşlı olmasına rağmen hâlâ sapasağlam ayaktalar. Onlar bize meyve verir. Oksijen verir. Onlardan bu vesileyle bir hayat gelir aslında.
Ben Endonezyalıyım ve Endonezya’da ağaç kelimesi, sejarah olarak ifade edilir. Sejarah kelimesi Arapçada bulunan شجرة kelimesinden geçmiştir. Endonezya’nın Beş Ulusal İdeolojisi’nde (Pancasila) bulunan 3. maddenin sembolü de bir ağaçtır.
Bizim büyüklerimiz doğaya ve özellikle ağaçlara, ormana saygı duyanlardır. Ağaçları, zaruri sebepler bulunmadığı sürece asla kesmezler. Çünkü ormanın, ağaçların iyiliklerinden büyüyen nesillerdir onlar. Endonezya’da rahmetli amcamız, gelecekte evinizde mutlaka bir tane de olsa ağaç bulunsun diyerek bize sürekli öğüt verirdi.
TÜRKİYE
İLKNUR AKSU
Ağaç, kökleriyle toprağa sarılıp dallarıyla göğü kucaklayan, binbir çeşit canlıya yuva olup tüm mahlukata hayat olabilen en değerli varlıklarımızdan biri. Ağaç yaşamak demek, sonsuzluk demek. Bu yüzden bilinen ilk yazılı destanlardan bu yana edebiyatta, sanatta ağaç imgesi; hayatı, aileyi, ölümsüzlüğü simgeler.
Anadolu topraklarında da çok kıymetlidir ağaçlar. Bir Anadolu çocuğu olarak çocukluğum deyince aklıma, gölgesi altında oyunlar oynadığım söğüt ağacı, acıkınca dalından meyvesini yediğim elma ağacı, serinliğinde ferahladığım kavak ağacı, dallarına tırmandığım erik ağacı gelir. Bir çocuğun hafızasında bile bu denli canlıdır ağaç. Ya da ufak bir fidan dikmek ve onun büyüdüğüne şahit olmak ne kadar kıymetlidir. Çocuksanız sizinle büyür, yetişkinseniz siz büyütürsünüz o ağacı. Peygamberimiz “Kıyamet kopacağı zaman bile elinizde bir fidan bulunursa kıyamet kopmadan yetiştirebilecekseniz hemen onu dikiniz.” buyuruyor.
Bir fidan neyi değiştirir demeden, topraklarımızı yeşertmek ve fidanlarımızı sevgiyle büyütmek ümidiyle.
TAYLAND
FATİHA SULONG
Okulumuzda ağaç dikme kampanyası vardı. Daha yeşil bir dünya ve daha güzel bir çevre için. Tayland’dayken öğretmenimin tavsiyesi geldi birden aklıma: “Şu ağaçlara bakmayı deneyin. Bu ağaçlar büyüyünce bize ne güzellikler verecektir?”
Bunu soru olarak algılayan bazı arkadaşlarım cevap vermeye başladılar. Arkadaşlarımdan biri, “Meyve verecek.” dedi. Bazıları, “Hava sıcakken gölgelik yapar.” dediler. Hatta bazıları el kaldırarak “Doğal afetleri azaltmak.” yanıtını verdi.
Öğretmenimiz cevabımızı duyunca sadece gülümsedi. İstediği sözleri duymuştu besbelli. İnsanlara fayda sağlamak mutluluk veren bir şey değil miydi? Ağaç gibi...
Bunların dışında bir yetişkin olarak, ağaçların bize sadece fayda sağlamayı öğretmediğini, aynı zamanda bir ağacın sarsılmaz köklerinin ilkeler oluşturmayı da öğrettiğini fark ettim. Fırtına ne olursa olsun, ilkelerin net ve sağlam olduğunda o zaman güçlü olmaya devam edersin.
MALEZYA
HAFİZETÜL AİN BİNTİ MOHD KHİRÜSHAM
İnsan, ağaç gibidir. Çiçeğin güzelliği ve meyvenin tatlılığı vardır. Ancak çiçek açmayan ağaçlar olduğu gibi meyve vermeyen ağaçlar da vardır. Ancak ağaçlar, oksijenleri nedeniyle insanların en çok ihtiyaç duyduğu canlılardır. Sağlıklı bir ağaç, sağlıklı bir kök sayesinde büyür. Sağlıklı kökler ise tercihen ekilen tohumlardan meydana gelir. Toprağa ekilen tohum, insan kalbine ekilen iman gibidir. İmansız kalp kuru bir çöl gibidir. Mümin, hikmetiyle aklı yeşertir ve hayranlık uyandıran ahlakı üretir. Sevgili Peygamberimiz buyuruyor ki: “Vücutta bir et parçası vardır; o iyi olursa bütün beden iyi, kötü olursa bütün beden kötü olur, bu et parçası kalptir.”
Bir ağacın insana oksijen vermesi gibi, imanla yetişen insan da diğer insanlara hayat verebilir. O zaman kalbin, Allah’ın insan hakkında olan görüşünün gözlemlenebildiği yer hâline gelmesi şaşırtıcı değildir.