“Ömür dediğin…” diye başlayan cümleyi nasıl tamamlarsınız?
Biraz hayal, biraz rüya…
Hayatınızda olmazsa olmaz dediğiniz üç şey…
Yalnız kalmak, hayal kurmak, kahve.
Bir koku var sizi çocukluğunuza götüren, o koku nedir?
Yabani kekik kokusu.
Şimdiki mesleğinizi yapmasaydınız ne yapmak isterdiniz?
Psikolog olmak isterdim.
O kitabın/öykünün kahramanı sizi neden çok etkiledi?
Karamsarlığın, kısır döngünün, çıkmazın içinde canlılığıyla ruhuna ışık olacak küçük bir çiçeğe ulaşabilmek için mücadele etmesi, tutkusu etkileyiciydi.
Özlemek deyince aklınıza ilk gelen?
Bir iğde ağacına yaslanıp oturmuş hayaller kuran küçük bir kız çocuğu.
Hayatınızda “bu benim kırılma noktam” diyebileceğiniz bir ânınız?
Büyük bir kırılma noktam olmadı. Ama bakış açımı, düşüncelerimi, beklentilerimi değiştiren kırılma noktalarım oluyor zaman zaman.
Tarihte bir olaya şahitlik etme imkânınız olsa hangi olayı seçerdiniz?
Her şey olması gereken zamanda ve benim bugüne şahitlik etmem yeterli.
Cevabını çok merak ettiğiniz bir soru...
Allah’ım bu dünyaya ben niye geldim? Varlığımı gerçekten anlamak isterdim.
Kederlendiğinizde yaptığınız şey?
Rastgele sokaklarda yürümek ya da yorganın/battaniyenin altına kapanıp uyumayı beklemek.
Hayatta rafa kaldırdıklarınız?
Düzeleceğini zannettiğim kırıkları tamir etmeye çalışmak.
Ruhunuzda iz bırakan biri?
Köylü Ekrem.
En sevmediğiniz özelliğiniz?
“Hayır” diyememek.
Ruhunuz nereli?
Dünyalı değil, sadece bunu biliyorum.
Gözünüzü kapattığınızda duyduğunuz/duymak istediğiniz o ses?
Rüzgârın sesi. Duvarlara çarparken ağaçların, yaprakların arasından sıyrılıp geçerken boşlukta uğuldarken…
Geçerken gördükleriniz...
Kocaman bir gölge oyunu içerisinde varoluş mücadelesi veren gölgeler.
Bir notunuz var mı?
Yapabiliyorsak iyilik yapalım, iyi olalım. Yanımıza başka bir kâr kalmayacak sanırım…