İnsan başına gelen acı ve üzüntü verici olayları, kötülükleri nasıl anlamlandırmalıdır?
Kötülükler din dilinde şer ve musibet diye adlandırılır. Bunların bir kısmını Yüce Allah çeşitli hikmetlerle yaratır, bir kısmını ise insanoğlu kendi eliyle yapar. Elbette her şeyin yaratıcısı Allah olduğu için insanı aradan çıkarıp her şeyi Allah’a mal edebiliriz. Ama bu, irade ve akıl sahibi insanın rolünü tamamen ortadan kaldırmak ve musibetlerin insani boyutunu göz ardı etmektir. Evet deprem, sel, yangın gibi olaylar ile hastalık ve ölüm gibi acı veren olaylar ilahi takdir ve yasa iledir. Ancak ilahi kanunla gerçekleşen tabiat olaylarını felakete çevirmek veya hastalığa ve ölüme davetiye çıkarmak insanın tedbirsizliği iledir. Allah hiçbir zaman insanın kötülüğünü dilemez, ona zulmetmez. Kötülük, heveslerinin peşinde kaybolmuş insanın durağıdır. İnsan ne zaman ki nefsini ve aklını iman ve ihsanla terbiye eder, o insandan kötülük gelmez.
Neden Allah’ı bize acı veren olayların sorumlusu olarak göremeyiz?
Kur’an bize Allah’ı tanıtmaktadır. O Allah, en güzel isim ve sıfatlara, iyi ve güzel özelliklerin en mükemmeline sahiptir. Selam (esenlik veren), Rahman ve Rahîm (merhamet sahibi), Gaffar (affedici), Muksit (adaletle hükmeden), Kuddüs (her türlü eksiklikten uzak), Hakîm (her işi yerli yerinde yapan, hikmet sahibi) gibi isimler bize Allah’ı tanıtır. Allah böyle bir varlık olduğuna göre O’nun insana haksızlık edebileceğini veya insana sebepsiz yere zorluklar yükleyebileceğini düşünebilir miyiz? Madem ki Allah ilim, hikmet ve adalet gibi sıfatlara sahiptir, o hâlde acı ve elemleri yaratması da sebepsiz yere ve zalimce değildir. Allah en yüksek iyiyi ve aklı temsil eder. O’ndan kötülük veya amaçsız/anlamsız bir şey gelmez.
Amentü’de “hayır ve şer O’ndandır” deriz. Şerrin Allah’tan olması ne anlama gelir?
İslam öncesi dönemlerde insanlar yaşadıkları felaketleri inandıkları tanrıya yakıştıramayınca “Herhâlde bu musibetler bize kötülük tanrısının takdir ettiği şeylerdir.” diyerek iki tanrı inancına sapmışlardır. İslam bu inancı reddederek “hayır veya şer olsun her şeyin takdiri Allah’tandır” inancını yerleştirmiştir. Bu sadece Tanrı inancına ilişkin sapmayı engellemek değil, zihnin ve kalbin de bölünmesini engellemektir. Her şeyi yaratan ve yönetenin tek ilah olduğuna inanmak, insanın Allah’tan başka hiçbir varlıktan medet beklememesine ve herkesin insanlık paydasında eşit olduğuna da işaret etmektedir.
Diğer taraftan şerrin Allah’tan olması, sadece iyi ve güzel şeylerin değil, musibetlerin de O’nun bilgisi, iradesi ve yaratmasıyla meydana gelmesidir. Ne var ki musibetler O’nun rızası ve hoşnutluğu ile değildir. Allah sadece hayrı emreder ve hayırdan razı olur. Şerri ise yasaklar ve kul ısrarla onu yapmak isterse şerri yaratır. Unutmamak gerekir ki ahirette bu kötülüğün hesabının sorulacağını da Kur’an haber verir.
Şerrin Allah’tan olduğuna inanan bir akıl, yaşadığı acıda hikmet arayacaktır. Çünkü Allah hiçbir şeyi hikmetsiz, amaçsız yaratmaz. Buna inanan bir kalp, musibete karşı daha dayanıklı ve sabırlı olacaktır. Hani anlatılır ya “Bir zamanlar birisi Allah’tan bir çiçek ve kelebek diledi. Fakat Allah bunların yerine ona bir kaktüs ve bir tırtıl verdi. Adam üzüldü. Bir zaman sonra, kaktüs çiçek açtı, tırtıl kelebek oldu.” İnsan bilemez, şerde hayır olabilir. Hemen isyan edilmemeli, sabredilmelidir. Veya hayır zannedilen şeyde şer olabilir. Her zaman aklın ve imanın verdiği olgunlukla hareket etmek gerekir.
“Kahrın da hoş, lütfun da” ifadesiyle dile gelen bu bilinç, insanın iç dünyasına bahar esintisi gibidir. İman, sabır ve tevekkül ile şerler hayra döner ve musibetlerden de hayırla çıkarız. Ne var ki insan nankördür. Niceleri vardır ki hayatın iyi ve güzel anlarında “bunu bana lütfeden Rabbime şükürler olsun” demez. Ama acı ve musibet anlarında “Bana bunu neden verdin?” diyerek Allah’a isyan etmeyi bir hak olarak görür.
Kur’an’da “hayır Allah’tan, şer ise insandandır” denilmektedir. Bu, yukarıdaki bilgi ile çelişmez mi?
İkisinin arasında fark vardır. Tabiatta iyi ya da kötü olan her şey yaratılmış olarak ilahi iradenin eseridir. Ancak bunlardan şer olan veya yasaklanan insani fiiller, ilahi rızanın ve emrin kapsamına girmez. Allah hiçbir zaman yalanı, hırsızlığı, zinayı onaylamaz. Ama insan bunları irade edip yapmaya yeltenirse Allah hesabını sormak kaydıyla insan için bunları yaratır. Bunları yaratmak, bizatihi kötü değildir. Kötü olan yasaklanan bu eylemlere yönelmektir. İnsan bir kötülük yaptığında bunu nefsinden bilmeli ve Allah’tan af dilemelidir. Bir iyilik yaptığında ise kendisine iyilik yapma imkânı veren ve onu vahiy, akıl ve vicdanla iyiliğe teşvik eden Allah’a şükretmelidir.
Allah neden insanın canını yakan olaylar yaratır, bu dünya cennet gibi sorunsuz ve acısız olsaydı daha güzel olmaz mıydı?