Tiyatro Sanatçısı Ömer Erdoğan ile Söyleşi

“Çocukken tiyatroya gittiğimde oyunculuğun ne kadar kolay olduğunu düşünür ve az da olsa oyuncuları bu mesleği seçtikleri için küçümserdim. İşin mutfağına girince gerçekte tiyatroculuğun ne kadar zor olduğunu gördüm.”

Oyunculuğa ilgi ve yeteneğin nasıl ortaya çıktı, seni sahneye götüren yolculuktan bahsedebilir misin?

Aslında ben oyunculuğa karşı bir yeteneğim olduğunu bilmiyordum. Okulda tiyatro hocamı seviyor ve kendimi onun talimatlarına bırakıyordum. Zamanla oyunculukla bütünleştiğimi hissettim. Verilen her rolden zevk aldığımı, sahneye her adım atışımda farklı bir heyecanın içinde olduğumu anladım. Ekip arkadaşlarıyla kurulan samimi dostluklar ve sonrasında kendinizi büyük bir ailenin parçası olarak hissetmek inanılmaz bir duygu. Provalardaki eğlenceli ve komik anlar, yenilen yemekler, edilen sohbetler ve aynı duyguları paylaştığınız insanlarla birlikte olmanın verdiği mutluluk beni sahneye götürdü diyebilirim.

Tiyatroseverler, salonda yerlerini alıp keyifle oyunu seyrederler. Seyircinin bir iki saatine şahit olduğu bir tiyatro oyununa nasıl hazırlanılır, oyunun yazımından sahnelendiği âna kadar geçen süreci anlatabilir misin?

Çocukken tiyatroya gittiğimde oyunculuğun ne kadar kolay olduğunu düşünür ve az da olsa oyuncuları bu mesleği seçtikleri için küçümserdim. İşin mutfağına girince gerçekte tiyatroculuğun ne kadar zor olduğunu gördüm. Saatler süren provalar, uykusuz geceler, yaklaşan gösteri tarihi, ekip içinde çıkan anlaşmazlıklar ve tabii ki role bürünme süreci oyuncuların en çok yıprandıkları konular bence. İlk olarak oyunculara rollerinden bahsedilir, skeçler verilir ve prova yaparak ezberlemeleri beklenir. Eğer skeçlerin değiştirilmesi mümkünse (tarihî tiyatrolar değilse) skeçler bu prova süreçlerinde ufak değişimler geçirirler. Tekrar tekrar provalar sonucunda artık gösteri son şeklini alır ve seyircilerin huzurunda oynanır.

Sahnede farklı rollere bürünmek neler öğretiyor insana, tiyatronun sana kazandırdıklarını paylaşabilir misin bizlerle?

Bu duyguyu anlatmak çok zor cidden. Anlatılmaz yaşanır dedikleri cinsten diyebilirim. Sizi izleyen yüzlerce belki binlerce kişinin önünde bambaşka bir karakteri canlandırıyorsunuz ve bu karakteri büyük ihtimalle hayatınızın hiçbir yerinde canlı görmediniz. Ne durumda ne tepki vereceklerini, mimiklerinin nasıl olacağını ve beden dillerinin hangi zamanda neyi göstermesi gerektiğini bilmiyorsunuz. Bu konular üzerine videolar izliyorsunuz, ayna karşısında çalışıyorsunuz, aylardır süren provalar sonunda bazen o roldeki diyalogları günlük hayatınıza taşıyorsunuz, rüyalarınıza girmeye başlıyor, en sonunda oyun oynanıyor ve SON!.. Sonra size başka bir rol veriliyor. O an diyorsunuz ki ben bu role çok alışmıştım, aylardır süren birlikteliğimiz şimdi cidden sona mı eriyor? Aslında bağlandığınız ve sevdiğiniz rolleri kaybetmeye alışıyorsunuz.

Oyuncunun rolünü en iyi şekilde canlandırabilmesi için karaktere adapte olması gerekiyor. Bu sebeple oyuncuların empati kurmakta çok başarılı oldukları söylenir, sahnede türlü türlü karakterleri canlandırmak sosyal ilişkilerinde karşındakileri anlamanı kolaylaştırıyor mu?

Bu konu üzerinde tiyatrodaki arkadaşlarımızla çok konuştuk. Aslında bu soru hepimizin merak ettiği ancak herkesin farklı cevap verdiği bir soru. Bana sorarsanız empati duygusu aslında skeçlerin okunmasıyla ilgili, role bürünmeyle değil. Çok kitap okuyan birisinin empati duygusunun geliştiğine inanıyorum ve genelde tiyatrocuların da keza çok skeç okumakla birlikte kendi gelişimleri için kitap okuduklarını görüyorum.

Tiyatro canlılığı olan bir sanat, oyun esnasında salondaki en ufak aksaklıktan dahi etkilenebilirsin. Hata yapmamak için nasıl çalışıyorsun, oyun esnasında yaşadığın bir aksilik var mı bizimle paylaşabileceğin?

Açıkçası öyle uyguladığım bir yöntem yok ancak oyunda kalmaya çalışıyorum. Bir anda patlayan flashlar ve sesli konuşmalar dikkatimizi dağıtıyor diyebilirim. Yapılan sesli yorumları duymak biraz rahatsızlık veriyor açıkçası. İşi bilmeyen birkaç seyircinin sesli bir şekilde oyun ve ekip hakkında kötü yorum yapması oyun esnasında geçici olarak duraklamama sebep olmuştu ve bu, açıkçası beni sinirlendirmekten çok üzmüştü. Sonuçta ortada verilen bir emek var ve saygı duyulması gerekiyor. Özel bir okulda yaptığımız gösteride oyun başladıktan sonra gelen bir seyirci koltuğuna geçerken basamaklardan yuvarlandı ve akabinde seyircilerin arasında başlayan ve hâlâ nedenini bilmediğimiz bir tartışma bizi ciddi anlamda şaşkınlığa uğratmıştı.

Yönetmen, seyirciye masal anlatır, tiyatro ayna olur seyircisine. Bu yönüyle tiyatronun hayata başka açıdan bakmak, düşünmek, gülmek belki de hüzünlenmek için fırsat verdiği doğru mudur?

Kesinlikle doğrudur. İyi yazılmış ve oynanmış bir tiyatrodan çıkarken insanların ne denli duygu yüklü olduklarına çok kez şahit oldum. Farkındalık ve bakış açısı kazandırmanın sanat ile yapıldığında daha etkili olduğunu düşünüyorum. İnsanları etkilerken onlara aslında dile getiremediklerimizi anlatmak gerçekten çok önemli bizim için. Oyundan sonra gelip özellikle teşekkür eden seyircilerin olmasının bizi ne denli mutlu ettiğini açıklamam çok güç.