Gemi

Sevgili yorumcu, size gecenin bu saatinde yazmamın nedeni, dün gördüğüm rüyanın etkisiyle uykumun kaçması. Rüyamda İstanbul Boğazı’nı seyrediyorum. O sırada sağımda bir çocuk beliriyor. Osmanlı kıyafetleri içinde… Boğazı gösteriyor telaşla. Konuşmadığı gibi herhangi bir ses de çıkarmıyor. Gösterdiği yöne bakıyorum. Hiçbir şey yok; sular sakin, martılar acelesiz.

Sol taraftan bir gürültü geliyor o sırada. Dönüp bakıyorum. Altında durduğum ağaçta bir seyir terası varmış meğer. Seyir terasının üstünde onlarca insan… Bir an önce çıkmaya çalışır gibi dönüyorlar telaş içinde. Ama birbirleriyle yer değiştirmekten başka bir şey yapmıyorlar.

Aralarından biri, tırabzandan sarkarak “Şu koca gemiyi gösteriyor çocuk sana,” diye bağırıyor, “üzerine geliyor, kör müsün?” Görmüyorum hiçbir şey. Ben de telaşlanmalı mıyım karar veremiyorum. “Üstümdesiniz. Size de çarpabilir. Neden kaçmıyorsunuz?” demek aklıma gelmiyor. Ama bana doğru gelen bir gemi varmış, korkmam gerekiyormuş gibi hissediyorum. Birkaç adım geri atıyorum boğaza doğru bakarak.

Çocuk ve terastakiler, yüzlerinde inandırmanın verdiği öz güven, daha bir telaşlı davranıyorlar. “Yukarıya, sizin yanınıza geleyim,” diyorum. Hep bir ağızdan karşı çıkıp “Olmaz, olmaz,” diye bağrışıyorlar.

Artık ben de o büyük gemiyi görebiliyorum. Ama eski bir sinema perdesindeymiş gibi silik. Üstelik tabanındaki siyah kısma kadar suyun üstünde. Dalgaları yara yara, köpükler çıkarıp kampanasını çalarak gelmek şöyle dursun, yüzeye dokunmadan havada süzülüyor.

Geminin uçması mantıklı gelmese de korkup kaçmam gerektiğini düşünüyorum. Arkamı dönüp koşmamla gökyüzünde ucunu göremediğim bir duvar çıkıyor karşıma. Sağa sola bakıyorum hemen. Her iki tarafta da göz alabildiğine uzuyor önümdeki engel. Bir çıkış bulma umuduyla sağa doğru koşmaya başlıyorum. Birden beyaz bir bayrak beliriyor duvarın ucunda. Bu sırada gemi, sol yanımda takip ediyor beni. Ama ne yaklaşıyor ne de uzaklaşıyor, aramızdaki mesafeyi koruyor hep. Bazen yorulup yavaşladığımda o da yavaşlıyor. Hiç durmadan sürekli koşmamı ister gibi.

Geminin isteğine uyup – aynı zamanda yakalanma endişesiyle – koşuyorum kıvrımlar yaparak uzayan duvar boyunca. Kurtuluşum ona bağlıymış gibi bayraktan gözlerimi ayırmıyorum. Ara sıra duvarın kıvrımlarına girdiğimde beyazlığı kaybedip endişeleniyor, çıktığımda hâlâ orada olduğunu görüp rahatlıyorum.

O kadar koşmama, yanı başımda duvarın uzun zaman simsiyah akmasına rağmen, bayrak ilk gördüğüm andaki kadar uzakta duruyor. Bunun ayrımına vardığım an sol omzumun arkasında beni takip ettiğini sandığım gemiyi önümde buluveriyorum. Küüt, diye pruvasına çarpıyorum yüzümü. Bayrak direğindeyse nicedir çare bildiğim beyaz flama asılı. Kurtuluşum, dediğim bayrağın, yolun sonu olduğunu anlıyorum. Ne yapacağımı bilemeyip gerçekten korkuyorum bu kez. Kendimi kıstırılmış hissederek ağlamaya başlıyorum.

O sırada uyandım. Rüyanın etkisinden kurtulamadım gün boyu. Fabrikada bazen arkadaşlar bazen de ustabaşı uyardı durdu; dalıyormuşum. Çok merak ediyorum sevgili yorumcu. Acele cevap yazmanızı bekliyorum. Bu arada, bloğunuzun sıkı takipçilerindenim.

Saygılarımla

Münir Fidan

Sevgili Münir Bey,

Rüyada gemi görmek birkaç anlama gelebilir. Gemi eskiyse, işlerinizin kötüye gideceğine, yeniyse yükselişine delalet eder. Ama bunu belirtmemişsiniz. Sizinkinin en önemli özelliği uçması. Güvertesinde olsaydınız, dünya hayatınızın sona ereceğine yorabilirdik. Bu yüzden kaçmanız iyi olmuş. Ancak önünüze çıkan duvarı ne yapacağız bilemiyorum. Çaresiz, binecek gibisiniz gemiye. Göz göre göre şah-mat yani. Ya da korkunun ecele faydası yok, diyenlerdenseniz öyle avunun. Ne bileyim işte.

Neyse sevgili okurum. Lafı uzatmanın faydası yok. Size şimdiden baş sağlığı diliyorum. Affedersiniz, yakınlarınıza söyleniyordu bu değil mi? Allah rahmet eylesin efendim. Böyle sosyal konularda hiç iyi değilimdir. Sağlıcakla kalın. Bize rüyalarınızı yazmaya devam edin. En kısa sürede size dönülecektir.

Mutlu rüyalar dileğiyle.

Acele Yorumcu

Arkadaşımın bundan sonraki hâlini ben anlatayım isterseniz. Zira kendisi pek iyi değil.

Bloğa yazmasından bir hafta sonra bu cevabı almıştı. O zamana kadar gayet sağlıklıydı fakat akşam ateşler içinde acile götürüldü ambulansla. Oradan da yatışı yapıldı. Sürekli öksürmekten değil çorba, su bile içemiyordu. Hanımı başından bir an olsun ayrılmıyor, doktorların neden teşhis koyamadıklarına şaşırıyordu.

Birkaç gün sonra arkadaşımı ziyarete gittiğimde onu daha bir süzülmüş buldum. Artık öksürmüyor ama bu kez de midesi hiçbir şey kabul etmiyordu. Kusuyordu verilenleri. Serumla beslemeye çalışıyorlardı. Yanına oturup ağzını arayayım dedim. Aynı bloğa üyeydik. Yorumu okuduğumda gülüp geçmiştim fakat arkadaşımın ne kadar hassas olduğunu unutmuşum. Biraz konuşturunca kafaya fazla taktığını öğrendim. Yazılanlara boşuna endişelendiğini anlatmaya çalıştım. Hanımı rüyayı bilmesine rağmen yorumundan habersizmiş. Çok şaşırdı. Hemen o gün durumu yazıp iyiye yormasını istedik tabirciden. Yine bir hafta sonra geldi cevap. Şöyle diyordu;