Menekşe Kasidesi

Kadir Mevlam da seni sevmiş yaratmış

Çiçekler içinde birsin menekşe

Bitersin güllerin de harın içinde

Korkarım yüzüne de batar menekşe

Karacaoğlan

İmam Süyuti’nin Mecâni’l-Ab adlı eserinde konuşturulan şifalı bir menekşenin, can alıcı güzelliğine eşlik eden eşsiz dermanlarıyla birlikte “onu tanımayanlara” takdimi şöyleydi: “Ben lâtifü’z-zât, bediü’s-sıfatım. Rengim yakutların mailiğine, kumruların boyunlarına benzetilir. Mizâcım râtib, bâriddir. Menâfiim çoktur; gayet mutedil dem tevlit, hâr göz ağrılarını, öksürüğü, kolanacak ve merhem gibi istimâl edilecek olursam; safravî, demevî baş ağrılarını teskin ederim. Göğüs yumuşatır, iltihab-ı mideyi zâle ederim. Bana şu şeref kâfî değil midir ki yağım istimâle sâlihtir. Kulak ve ıztırabı teskin ve illet-i sihre müptelâ olup uyuyamayanları tenvîm eder. Menâfiim lâyuhsâ ve fevâidim bî-had ve bî-intihâdır. Beni gören münlarih ve nâil-i fesâhat ve vüs’at olur.” Mora çalan yakut maviliğine ya da güvercinlerin/kumruların boynundaki alacalı kesik siyahlara benzeyen renginin yanında, şifasıyla da nam salan menekşe çiçeğinin, antioksidan hususiyetiyle tıpta, cilt sağlığı için kozmetikte, balıklara aroma katmak, tatlıları renklendirmek ve içecekleri lezzetlendirmek maksadıyla mutfaklarda kullanılması doğal bir bitki özü olan yağından başlayarak menekşenin mucizelerini anlatır bize. Çiçeklerin güzel ruhunun toplamıdır sanki. Sirkesi, şurubu, çayı, kolonyası, esansı ve şekerlemesiyle estetik ile şifa arasındaki o uzun yolda varlık bulur güzel menekşe. Hastalara, âşıklara, dertlilere menekşe!

Bir Menekşe Kokusunda

Beş yüzü aşkın çeşidiyle, menekşegiller familyasına bağlı viola cinsini oluşturan bitkilerin ortak adını temsil eden menekşe, farklı Anadolu ağızlarında; anababa kokusu, morminik, boynuburuk, çığırgan, gülnazik, cırtlık, ilfar, bülbüze, kavuşlak, zınzov gibi benzetmelerle anılır. Menekşe, menevşe, benefşe, viola, violet, violette. Gün ışığını sever ama serinlik ister, aydınlık ve nemli yerlerde hayat bulur. Boynu bükük, narin, cazibeli ve mis kokuludur.

Menekşe, tabiatıyla güzel kokulu bitkilerdendir. Pudramsı, kuru ve tatlı bir kokuya sahiptir. Esans, parfüm, kolonya gibi doğrudan koku üretimiyle ilgili alanlarda kullanılmasına şaşırmamalı bu yüzden. Ormanlarda, yol kenarlarında, çayırlarda rastlayacağımız yabani mor menekşelerin kokuları baş döndürücüdür. Şehir park bahçelerinin ve belediye peyzajlarının meşhur çiçeği sayılan alacalı hercai menekşelerin ise duyulabilecek bir kokuları yoktur. Şehir insanları, sözünü tutmayan kokusuz hercai menekşelerle daha sık karşılaştıkları için yabanıl mor menekşelere rastlayıp da onlara ağlayıp ağlamadıklarını ya da kokularının doğal sırrını sormaları pek mümkün görünmüyor galiba. Ama mor menekşelerin kokusu, her seferinde nadir esansların özü gibi saçılıyor etrafa. Taze baharların müjdesi.

Aslında menekşe, kokusunu iyottan alan bir bitki olduğu için, koku hafızamızın bize oyunlar oynamasına izin veriyor. Şöyle ki koku duygumuzun bir müddet engellenip, ardından onu yeniden hissetmemize yol açan bir illüzyon etkisi yaşıyoruz nihayetinde. Yani her seferinde tekrar kokluyoruz menekşeyi. Hep taze, yeni, başka bir kokuyu içimize çeker gibi. Bir menekşe kokusunda sevgiliyi aramayı böyle de düşünebiliriz.

Çiçekler İçinde Birdir

Saf ve derin aşklara ait rayihalı hatıraların saklı olduğu taç yapraklarına uzun uzun baktıktan sonra, çilekli çiçeği menekşe hakkında şöyle der Refik Halit: “Çok zengin bir adam olsaydım yazı masamın üstünde daima bir demet menekşe bulundururdum.” İnsanın, bakışlarını, güneşi henüz selamlamış bir menekşeden geri düşürmesi zordur. Menekşe sana bakar, gökyüzünden el almıştır, efsunlu güzelliğini gözlerine yollar. Mahviyetkar, rayihalı, nazik ve alımlı. Edip Cansever’in “bir menekşe duyuyorum ellerimsiz” dediği yerde rastlıyorum menekşenin adına, işte burda rengârenk çiçekleriyle ışıldayacaktır biliyorum. Allı morlu, beyaz, leylak, kırmızı, sarı. En çok mor yakışır yapraklarına, saksıda ve doğada aynı anda güzel. Pencere önlerinde ya da nemli çayırlıklarda hayat bulan güzelliğine, Karacaoğlan, “çiçekler içinde birdir” taltifiyle yetişecektir. Mor menekşeler güneşin altında yeniden doğmuşçasına parıldar.

Kadın ruhu menekşedir Haşim’e göre. Napolyon ile Josephine’in sadakat temsili olarak birbirlerine menekşe demeti verdikleri rivayet edilir mesela. Köroğlu’nun Kırat’ı mor menekşeden gayrısını ağzına sürmez. Hercai menekşeler coşunca, Şeyh Galip’in lügatinde kalem ve kitap aynı anda susar. Karacaoğlan der ki: “Kıymet bilmeyenler almış eline / Onun için boynun büker menevşe.”

Hastalara, âşıklara, dertlilere menekşe!