Bir Kitap
II. Selim’in musahiplerinden, türbesi Eyüpsultan’da bulunan Hubbi Hatun’un büyük şair olduğunu tezkirelerden, hakkında söylenenlerden ve günümüze başka eserler aracılığıyla ulaşabilen birkaç parça şiirinden biliyorduk. Ancak bu şair hanımın herhangi bir eseri günümüze ulaşamamıştı. Kısa bir süre önce Hubbi Hatun’un kayıp eserlerinden birinin, Hurşid ü Cemşid adlı mesnevisinin bir nüshasının Estonya’daki Tartu Üniversitesinin kütüphanesinde bulunduğu, eserin güzelce incelenip tanıtıldığı bir makaleyle ilim dünyasına duyurulmuştu. Geçtiğimiz günlerdeyse ilgilisi için ne müjdeli haber, bu mesnevinin tam metninin de yayımlandığını öğrendik. Alakadarları için harika bir keşif.
Bir Müzik
Denizden alınmış bir tas suda kimyasal olarak denizin bütün özellikleri görülebilir. Deha da böyledir. Deha, romanın ilk cümlesinde, bestenin ilk nağmesinde kendini belli eder. Dede Efendi’nin “Ferahfeza Mevlevi Ayini” daha ilk notada “Ben farklıyım!” diye haykırır. Tıpkı Şeyh Galip’in (bahusus Hüsn ü Aşk’ın) edebiyatımızda kemal noktası olması gibi “Ferahfeza Mevlevi Ayini” de bence musikimizde bir zirvedir. Hele ayinin peşrevi, bize sanki bilmediğimiz ama bir şekilde anladığımız bir dilde son bin yıllık maceramızı nakletmekte, dahası insanın bütün varlığından, doğum öncesinden, dünyadaki süresinden ve öldükten sonra yaşayacaklarından dem vurmaktadır.
Bir Şehir
Çok sevdiğim şehirler arasında listenin başlarında yer alan bir şehir Tarsus. Ona benim gibi bakmayana belki de herhangi bir “ilçe” gibi gelebilir gerçi, ama benim için yeri başkadır. Türünün yegâne örneği evleri, Danyal’ın (a.s.) kabri, hem Efendimiz hem de bu kabirle ilgili anlatılagelen rivayetler, Havari Pavlus’un evi ilaahir, Tarsus benim için bir çeşit küçük Eyüpsultan gibidir. Ama Eyüpsultan’a bir üstünlüğü de vardır: O muhteşem Namrun Yaylası! Yolu düşen hem Danyal’ın (a.s.) eşiğini öpmeli, hem de Namrun’da bir terebentin kokusu duymalı bence.