Eskinin izini taşıyan her yerin her semtin çok değerli olduğunu düşünüyorum. Özellikle eski semtlerin, eski sokakların, eski satıcıların ve bizim kuşağın yani 80 ve 90’larda büyümüş olan çocukların hayatında çok önemli izler bıraktığına inanıyorum.
Birkaç ay önce Adana’da Portakal Festival’ine katılmıştım. Portakal Festival’inde çok sayıda seyyar satıcı oluyor. Bu satıcılardan en çok dikkatimi çeken pamuk şeker satanlar olmuştur. Ben de o gün birini kestirdim gözüme ve sıraya girdim. Sıra bana geldiğinde pamuk şeker satan beyefendiye baktım, şekeri o ince çubuğa doluyor, doluyor. Ha şimdi bitecek, ha şimdi bitti derken bekliyorum ve sonunda şekerci,elime çok büyük bir pamuk şeker veriyor, pamuk şekeri heyecanla elime alıyorum. Hayatımda hiç bu kadar büyük pamuk şeker yememiştim. Öyle mutlu, öyle huzurluydum ki onu yerken sanki her şey durmuştu ve sadece pamuk şeker ve ben vardım. Çocuk gibi şendi içim. Beni çocukluğumda dışarıda pamuk şeker yediğim zamanlara götürdü ve o ânın huzuru, sevinci içimi okşadı, biraz orada kalmak istedim, durmak istedim, hemen geçsin bitsin o anlar istemedim. Çocukluğumuz bizim ana vatanımız oradaki her güzel an bizim kalbimize bir ok gibi mıhlanıyor. Ben de o pamuk şekeri yerken çocukluğumda mahallemizden geçen pamuk şekerci amcaları hatırladım. “Pamuk şekerciii!” diye bağırınca hemen koşup fiyatını öğrenir, sonra para almak için annemize babamıza koşardık. Parayı aldığımızda ise bizden mutlusu yoktu inanın.
Bu yüzden eski bir semtte, sokak aralarında dolaşırken karşıma çıkan pamuk şekerci beni çok mutlu ediyor. Bazen bir tane alırdık arkadaşlar ile ve pamuk şekeri böle böle paylaşarak yerdik. Yerken ellerimiz, ağzımız yapış yapış olsa da onun bize verdiği mutluluk paha biçilemezdi. Paylaşmanın ne kadar da güzel bir şey olduğunu çocukken öğrendik biz. Ufak bir çocuğa sakız bile verseniz dünyalar onun olurdu ya hani öyle bir şey. Biz ufacık şeylerle çok mutlu olabilen çocuklardık. Pamuk şeker bu yüzden bana tamahkâr olan masum yüzümü anımsatıyor. Tabii pamuk şekerin yanında elma şekerini de unutmamak gerekiyor. Ya da leblebi tozu. “Hadi bakalım yedikten sonra konuş.” diye birbirimize dediğimiz o anlar... Ve öyle mutluyduk ki... Şimdi bu mutluluğun yerini teknolojik aletler aldı ya da daha pahalı yiyecekler, görseller. Eskiden ânın tadını yaşadığımız o geçmiş zaman hatıraları bu ufacık şeylerdi.
İnsanın hayatında bazı şeylerin önemli izleri vardır. Bu izler bizi geçmişin derinlerine götürür ve biraz orada dinlenmemize, huzur bulmamıza vesile olurlar. Bu yaşadığım anda onlardan biriydi.
*“Sonra ansızın o hatıra karşımda beliriverdi. Bu tat, Combray’da pazar sabahları Leonie halamın günaydın demeye odasına gittiğimde, çayına ya da ıhlamuruna batırıp bana verdiği bir parça madlenin tadıydı.”
Bu köşe, Marcel Proust’un Geçmiş Zamanın Peşinde adlı eserinden ilhamla hazırlanmıştır.