Renkli elbiseleriyle usulca salındıkları mavi göğün atlasını şenlendiren; riparyan ormanlar, ağaçlık alanlar, mangrovlar, savanlar, çayırlıklar, parklar, korular ve bahçeler boyunca kısa kanatlarıyla toplu hâlde çığlık çığlığa uçuşan güzel papağanlar. Kıvrık gagalı, parlak tüylü, kalın dilli, sıcak yerleri seven, rengârenk bir kuşun aklımıza düşürdüğü eksik imajlar. Toplamda nasıl bir imaj bu? Öğretilen ezberleri tekrar eden, sürekli aynı şeyleri söyleyen, neredeyse sinir bozucu bir kuşun resmi. Papağan imgesiyle tertip edilen mezkûr mecazlarda hayvanlar âleminin zekâ küpüne yapılmış büyük bir haksızlık var aslında. Papağanların zekâlarıyla ilgili yargılarımız da nihayetinde bizim kendi ezberlerimiz. Papağan dediğimizde yalnızca duyduklarını söyleyen sıradan bir taklitçiden değil bilişsel yetileri gelişmiş, öğrenme kabiliyeti üst düzeyde seyreden, kavramları anlama yeteneğine sahip, problem çözme becerisi olan, güçlü hafızalı, objeleri tanıyan, sesleri ayırt edebilen ve karmaşık düşünebilen bir kuştan bahsediyoruz aynı zamanda. Taklit bir yetenektir elbette. Ama salt ezbere tekrarlarıyla değil öğrendikleri kelimelerin işlevini kavrayarak, onları belli bir dizilimle kullanabilme yetisiyle de meşhurdur papağanlar. Suç ve Ceza’daki Razumihin’in de mütevazı katkılarıyla tüm dünyada yaygınlık kazanmış birçok kültüre girmiş o “papağan gibi tekrarlamak” deyimini belki yeniden düşünebiliriz.
Papağan, doğal evinde türdeşleriyle birlikte kendine özgü sakin bir yaşama sahip olsa da cazibeli görüntüsü, ortalamanın üstündeki zekâsı ve konuşma yeteneğiyle, insanın kadim zamanlardan beri elde etme arzusuyla yaklaştığı hayvanlar arasında yer almıştır. Altın kafeslere kapatılmaktan kurtulamaması, doğadaki bu dayanılmaz cazibesinden ibarettir. Bütün suçu güzel olmaktır aslında. Güzeldir ve kafestedir. İnsana, sesi üzerinden benzemenin bedelini tutsaklıkla öder. İnsan ile papağan arasındaki garip ilişki tarih boyunca büyük bir tutkuyla devam ederek son yüzyılda roman ve sinemanın etkisiyle zirveye ulaşmış, ilgi çekici, estetik görünümlü, merak uyandıran bu zeki kuşun varlığı/imajı sürekli tahkim edilmiştir. İnsan dilinde dünyaya seslenebilme yeteneğinin keşfedildiği o ilk andan beri, anlaşılabilir gerekçelerle evcilleştirilmesi, onu insanın yanı başındaki dostu eylemiş, istese de yabana yar olamamıştır. Türünün yarısı doğada değil insanın evinde yaşar. Dil belasıdır papağanın çektiği, ağzına kor alevler atıp çiğneseydi de olurdu ama konuştu, en modern ayin başladı böylece. Şair Feridüddin Attar’ın o güzel seslenişiyle: “Ey Tuba’da oturan, hülleler giyen, ateşten gerdanlık takan tûtî!”
Kafesinde Yalnız Bir Derviş
Hatırlayanlarınız olacaktır; 2007 yılında ölen filozof papağan Alex nesneleri tanıyan, sayı sayan ve renkleri ayırt edebilen bir kuş olarak bilimsel kayıtlara geçmiş ve ölümsüzleşmişti. Alex, her ne kadar aynanın karşısında derin varoluşsal sancılar çekerek içsel bir yolculuğa çıkmış olmasa da soru soran ilk insan dışı canlı unvanı ona aitti. Renklerle ilgili bir soru sormuştu evet. Hangi renk? Soru sormak, merak etmek ve insan gibi konuşmak doğrudan yalnızlaşmak anlamına geliyordu. Alex de yalnızdı. Ama asıl mucize sorduğu soru değil ona cevap verildiğini anlamasıydı galiba. Böylelikle filozof oldu Alex ve yalnızlığı kabul etti.
Alex’ten önce ya da sonra papağanlar için en ayırt edici üç cümle; sadıkane, akıllı, yardımsever. Ömür boyu tek eşli sürdürdükleri hayatlarıyla birlikte, kanatlı uygarlığın en zeki üyeleri unvanıyla anılmaları da (kargalarla eş değer) herkesin malumu zaten. Ama yardımseverlik gibi ölçülebilirliği şüphe uyandıran bir davranışın deneyli ispatına sahip olmaları gerçekten ilginç. Yapılan araştırmalarda doğrudan çıkar elde etmeden ve görünürde karşılık beklemeden yardım etmek gibi hasletleri olan papağanların, söz gelimi primatlardan farklı olarak, arkadaşlarından birisi değerli bir ödül kazandığı zaman öfke veya kıskançlık sergilemek yerine epey memnuniyet duydukları, sevindikleri gözlemlenmiş. Hayvan bilimci Auguste von Bayern’e göre dervişane davranan bu kuşların durumu şöyle: “Afrika gri papağanları doğal şekilde diğerlerine yardım etme güdüsü sergiliyorlar. Üstelik bu diğer birey, arkadaşı olmasa bile.” Evet, Darwin’e göre bu pek mantıklı görünmüyor.
Papağan ile Tûtî