Tahir Evlenmesi

“Doğru bir şey mi yaptım bilmiyorum ablacığım, bir kez daha senin dediğini yerine getirelim bakalım.”

“Ondan ne şüphe benim güzel kardeşim. Yolda ikimizi görenler seni benim ağabeyim sanıyor fark etmiyor musun? Neden acaba hiç düşündün mü?”

“Neden olacak sen yaşını gizliyorsun, ben yaşımı abartıyorum o yüzden.”

“El insaf yani, otuz yedi yaşındasın ve senden sadece beş yaş büyüğüm. Senin anlamamakta ısrar ettiğin şey benim evli olmam senin ise hâlâ bekâr olman. Evlilik beni gençleştirirken seni göçertiyor âdeta.”

“Abarttığının farkındasın değil mi? Benim senden yani Semiha ablamdan başka sırdaşım yok diye bütün sırlarımı sana söylüyorum, sen de bütün bunları başıma kakıp yüzüme vuruyorsun. Aşk olsun yani!”

“O nasıl söz? Benim de senden yani Tahir kardeşimden özge bir kardeşim yok! Bekâr oluşun, otuz yedi yaşında oluşun sır mı ki onu ifşa etmiş olayım? Öteden beri ‘Benim evleneceğim kız biblo gibi olacak.’ diye tutturmuş gidiyorsun. Hayal âlemlerinde dolaşıyorsun Tahir.”

“Benim evleneceğim kadın güzel olmalı abla. Biblo dedimse anla işte.”

“Güzelin binbir çeşidi var şu dünyada güzel kardeşim. Sen binlerce güzel içinden birini seçmeye çalışıyorsun yıllardır. O da senin tasavvurundan kayıp gidiyor, yakalayamıyorsun işte. İnsan güzeli ararken biraz da kendine bakmalı. Karşıdakinde ne arıyorsa acaba ondan bende var mı ya da ne kadar var diye düşünmeli. Şimdi söyletme beni….”

“Korkma, ne söyleyeceksen söyle ablacığım; kötüyüm, karanlığım, biraz çirkinim, değil mi? Giyinmeyi bilmiyorum, kendime bakmıyorum, haydi söyle söyle!”

Semiha ile Tahir arasındaki bu tartışma o kadar sık cereyan ediyordu ki artık sonunun nereye gidebileceğini ikisi de kestirebiliyor ve tansiyonun yükseldiği yerde sonuçsuz ve bir o kadar da netameli konuyu sonlandırmak zorunda kalıyorlardı. Yine aynısı oldu. Semiha, kardeşi Tahir’e kendi yüzüne bakması için ayna tutmuş o da her zamanki gibi buna içerlemişti. Yirmi yaşından beri evlenmek için kafasında şekillendirdiği kızı aramakla meşguldü, fakat bulmak şöyle dursun izine bile rastlayamamıştı. Hâlbuki ablası Semiha hiç öyle dolambaçlı yollara sapmadan ne kadar rahat evlenmiş, boyunca evlatlar yetiştirmişti. Ablasının bu karmaşadan uzak, sade ve huzurlu hayatını gördükçe Tahir durup durup hep aynı soruyu sorardı:

“Ablacığım biliyorsun artık sen benim yaşam koçumsun, söyler misin bir insanın hayata atılması için önce işi mi olmalı eşi mi?”

Semiha Hanım her seferinde söyleyeceklerinden kardeşinin ikna olmayacağını bile bile sözüne espri katarak cevap verirdi:

“Ne işi ne eşi, her insanın senin gibi kardeşi olmalı Tahir.”

Tahir gırgırdan hiç hoşlanmazdı. Yine suratını ekşitti. Tam tavır yapmaya hazırlanıyordu ki ablası durumu anlayıp bütün ciddiyetiyle konuya döndü:

“Önce eşi olmalı sonra işi demeyi çok istesem de şu kahrolası realiteler buna geçit vermiyor Tahir. Şunu söylemek belki hakikatin hatırını kırmamak noktasında daha adil olur: İş ile eş arasındaki zamana ait mesafeyi bir kulaçtan, bir adımdan daha uzun tutmamak, olması gerekenin belki de en iyisidir.”

Semiha Hanım kardeşine otuzlu yaşlarına yeni girmiş bir ilkokul öğretmenini tanışması için tavsiye etmişti. Uzun uğraşlardan sonra ablasının tavsiye ettiği kadınla bir araya gelmeye razı olmuştu Tahir. Ablasının kıza dair söylediklerini can kulağıyla dinlemişti. Ne güzel ne çirkin, ne zengin ne fakir, ne geveze ne ketum, ne kısa ne uzun, ne âlim ne cahil… diye art arda birbirine karşıt sıfatları sıralayıp durmuştu Semiha Hanım. Böyle olunca da Tahir’in kafasında bir portre canlanmamıştı. Sadece susmuş ve kaderini bir anlamda ablasının ellerine emanet etmişti. Sosyal medyadan, görüşeceği kızın fotoğraflarını görmek istedi. Fakat kız hiçbir sosyal ağa takılmadığı için buna muvaffak olamadı. Arama kanallarından baktıysa da ona dair bir surete rastlayamamıştı. Bir merak duygusu almış, peşini bir türlü bırakmıyordu. İstiyordu ki ablası bu tuvaldeki resme bir iki fırça katkısı daha yapsın ve müstakbel eşi olacak kızın sureti gözlerinde belirginleşsin. Bu kez yalvarır gibi bir eda ile ablasına sordu:

“Sende fotoğrafı var mı?”

Önemsemez bir tavırla karşılık verdi Semiha Hanım:

“Amaaan Tahir, iki gün sonra kızın çalıştığı okulun karşısında bir mekânda buluşturacağım sizi, orada görürsünüz birbirinizi. Ama çok ısrar ediyorsan kızla ilgili bazı ipuçları verebilirim.”