Sana yakılan ağıtlar Akdeniz’in suları kadar çok ve mavi.
Korkak, pısırık ve tefeci koca yahudi
Oturuyor şimdi portakal ağacından ve Filistin kemiklerinden yapılmış koltukta.
Çocuklarını, kız ve erkek çocuklarını portakal ağacından toplanan portakallar gibi topluyor Gazze’den.
Koca yahudi dört bin yıllık buruşmuş ve kokmuş elleriyle topluyor kızlarını üzüm bahçelerinden, zeytinlerden ve incirlerden.
Koca yahudinin gözü doymaz, dört bin yıllık hıncını kim zayıf ve yolda kalmışsa ondan alır.
Zeytinliklerinde sürünen yılanlar gibi
İri gözlü erkek çocuklarını ve iri gözlü kız çocuklarını, neşeli çocukları sevmez koca yahudi
Dört bin yıllık karanlık hikâyeler anlatır.
Kendi karanlığından pay dağıtır.
Sevmez aydınlığı, neşeyi koca yahudi
Zeytini, incir ve denizi sevmez koca yahudi.
Kelimeleri ve pırlantaları sever.
Çünkü kaçıp kovalanan koca yahudi, yalnızca kelimeleri ve pırlantaları taşıyabilir.
Ve dört bin yıllık karanlığında yalnızca kelimeler ve pırlantaların ışığıyla yol bulabilir.
Mavi göğün altında değil demir kubbelerin altında yaşar koca yahudi.
Koca yahudinin levhasında on zehir var
Öldüreceksin ile başlayan ve devam eden karanlık hikâyeleri
Hani hatırla çarmıhtaki Beytullahim’li kutsal yetimi.
Şimdi miladi 21. yüzyılda Gazze’nin iri gözlü çocukları
Erkek çocukları ve kız çocukları, tarih ve toprağın geniş karnında tohumlar gibi.
Ey Gazze, portakal ağaçları senin,
Mavi senin,
Zeytin gözlü çocuklar senin.
Bize paslanmış acı…