Dünyadaki serüvenine çok erken bir zamanda Mezopotamya’nın kadim uygarlıklarıyla başlayan matematik bilimi, Orta Çağ İslam dünyasında âdeta altın bir çağ yaşamıştı. Zira İslam âlimleri için matematik oldukça önemliydi. Bilhassa geometrik şekillerin hayatın her alanında kullanılması, camilerde duvarları süslemek amacıyla geometriden faydalanılması, dinî bayramların hesaplanması, arazi ölçme, miras hesabı gibi önemli ihtiyaçlar sayıların üzerinde çalışılmasına yol açmış ve cebir doğmuştu.
Dahası bu çalışmalar, sadece İslam beldelerini değil tüm dünyayı aydınlatmıştı. Somut bir örnek vermek gerekirse Orta Çağ Avrupası’nda bilimin lanetli bir isim olarak anıldığı kasvetli ve boğucu bir iklimden Rönesans’ın açtığı kapıyla kurtulacak ve soluklanacak; Avrupa’ya soluklandırıcı iklim, tartışmasız İslam beldelerinden gelecekti.
Sadece matematik değil zaman içinde birçok bilim dalı, kadim zamanlarda başlayan koşusunu Mısır, Hindistan ve Babil üzerinden geçerek İslam medeniyet sahasında sürdürmüş, buradan da Avrupa’ya geçmiş ve nihayetinde Yakın Çağ’da Amerika coğrafyasında sürdürmüştür. Antik Çağ’ın tüm insanlığa ait olan bilimsel birikimi Roma İmparatorluğu’nun egemen olduğu sahalarda bu devletin çöküş devrinde ciddi bir biçimde horlanmış, bilim insanları hırpalanmış ve beyinsel merak susturulmuştu. Fakat İslam ordularının fetihleriyle birbirine bağladığı Orta Asya, Orta Doğu, Kuzey Afrika ve İspanya sahasında Roma ve Bizans kayzerlerinin aksine İslam halifelerinin bilimi hürmetle tahtına oturtması ve beyinsel merakın teşvik edilmesiyle dünyanın sönmeye yüz tutan ışığı İslam beldelerinden gelen ışıkla tekrar aydınlanmıştı.
İşte bu bilimsel disiplinlerden birisi de matematikti. Pisagorların, Öklidlerin ikliminde matematik horlanmıştı ama bu kez IX. yüzyılın başlarında Horasan’da doğan bir âlim, dünya bilim mirasında bu ilme ömrünü adayacak ve ona yaptığı katkılarla onu yeni zamanlardaki bilim insanlarına bir ok gibi fırlatacaktı. Bu kişi Muhammed bin Musa el-Harizmi idi.
Harizmi, İslam medeniyetinin en parlak beyinlerinden birisi olarak bilinir. Horasan bölgesindeki Harezm şehrinde doğduğu ve Bağdat’ta öldüğü tahmin edilmektedir. Harizmi, ilme adadığı ömrünün çoğunu Bağdat’ta geçirmiş ve en verimli çalışmalarını Abbasi halifesi Memun’un saltanatı sırasında yapmıştır. O dönemde İslam dünyasının en prestijli bilimler akademisi olan Beytü’l-Hikme’de de birçok ünlü âlim ile birlikte çalışmıştır. Harizmi’nin Beytü’l-Hikme’ye kabulü o dönemde bilim ve matematik alanında yaptığı önemli katkılar sayesinde gerçekleşmiştir. Harizmi Bağdat’ta o kadar meşhur olmuştu ki Bağdat’tan Hindistan’a giden bir bilim heyetinin başkanlığı görevi de ona verilmişti. Hatta Şam yakınlarında bulunan Kasiyun Rasathanesi’ndeki ekibin sorumluluğu da yine onun ellerine bırakılmıştı.
Harizmi, beş bilimsel disiplinde faaliyet gösterdi. O, Hint rakamlarını inceledi, astronomi tabloları yaptı. Endülüs Müslümanları tarafından gözden geçirilen bu tablolar, yüzyıllarca, İspanya’dan Çin’e kadar geniş bir alanda yaşayan astronomlara yol gösterici oldu. Yine o, bilinen en eski geometri tablolarını düzenledi. Halife Me’mun’un kendisini görevlendirdiği bir coğrafya ansiklopedisi hazırlama işini de altmış dokuz âlimle iş birliği yaparak tamamladı. İslam tarihinde “Kitâbü’l-Coġrafya” olarak bilinen bu eser, şehirlerin ve belirli bazı bölgelerin koordinatlarını vermekteydi. Coğrafî alanlar yedi bölgede anlatılmış, buradaki şehirlerin adları, dağları, denizleri, adaları, bazı coğrafî bölgelerin merkezî noktalarını ve nehirlerini verilmişti. Bu eserler, Harezmi’nin dâhiyane zekâsını ve sınırsız merakını yansıtmaktaydı. Ayrıca çalışmalarında sorumluluk ve doğruluk ilkelerine sadık kalan Harizmi, örnek yöntemlerin desteklenmesini de vurgulamıştı.
Matematikçi olmasının yanında bir gökbilimci olan Harizmi, astronomi çalışmalarında Hint rakamlarını kullanıyordu. Bu rakamlar daha sonra kendisi tarafından geliştirilecek ve Batı’da Arap rakamları olarak bilinecekti. Avrupa’da kullanılan Roma rakamlarının sınırlılıkları yüzünden hantallaşan matematik çalışmalarına yepyeni bir teknik getiren Kitabü’l-Ḥisabi’l-Hindi adlı eseri de XII. asırda Gerad de Gremone tarafından Algoritmi de numero Indorum (Hint rakamları üzerinde) adıyla Latinceye çevrilecekti. İşte bu kitabın Latinceye çevirisinde kullanılan ilk kelime zamanla “algortihme” yahut “algorisme” (logaritma) hâlini aldı ve ondalık esasına göre kurulmuş hesap sistemini göstermekte kullanıldı.
Yine adı Kitabü’l-Muhtasar fi Hisabi’l-Cebr ve’l-Mukabele olan bir başka eseri de adında “cebir” kelimesini taşıyan ilk matematik kitabıydı. Harizmi’nin bu eseriyle cebir ilmi, bilimler içinde ilk defa hisap ilminden ayrılmış ve bağımsız hale gelmiştir.
Böylece Harizmi, bilim tarihinde “Cebirin Babası” olarak anılmaya başlandı. Çünkü o, cebir kelimesini ilk kez kullanan ve denklemlerin çözümlerinin sistematik yöntemlerini geliştiren bir bilgin oldu.