George Orwell tarafından kaleme alınan Bin Dokuz Yüz Seksen Dört romanını bilmeyen yoktur. “Okyanusya” ülkesinin gizemli diktatör yöneticisi “Big Brother” karakterini de. Kitap boyunca “Büyük Birader seni izliyor.” vurgusu ile karşı karşıya kalırız. İşte distopik kurgulanmış bu romandaki Büyük Birader, sinemada Charlie Chaplin’in yönetmeni, senaristi ve oyuncusu olduğu Modern Times filminde karşımıza çıkar. Mizahi bir dille dönemin Amerika’sını ve ekonomik çıkmazları eleştiren Chaplin, Şarlo karakteri ile bize işçi sınıfının Büyük Patron tarafından sürekli gözetlenerek bir makine gibi görüldüğünü anlatmaya çalışır.
Film, bir düdük sesinin ardından kadraja giren koyun sürüsü metaforuyla başlar. Koyun sürüsündeki tek siyah koyun da sürüye kapılıp gider. Ardından fabrika işçilerini görürüz. Sistemin, işçileri nasıl sürü hâline getirdiğini bize daha ilk sahneyle anlatmaya koyulur Charlie Chaplin.
Filmde, Henry Ford’un öncülüğünü yaptığı katı üretim modeli olan Fordizm’in, kapitalizm ve modernizmin eleştirisi ile karşı karşıya kalırız. Henry Ford, My Life and Work adlı kitabında zor işlerin güçlü, kolay işlerin ise bedensel güce sahip olmayan kişilerce yapılacak şekilde düzenlendiğini anlatır. Yani güç makinelerdedir. Şarlo’nun vida sıkma sahnesi apaçık Fordizm vurgusu yaparken, işçiler için yapılan yemek yeme makinesi de kapitalist ve modernist sistemlerin, işçi sınıfının -tabir yerindeyse- hem etinden hem sütünden yararlanmasına çanak tutar.
Zaman, Fordist sistemler için çok önemlidir. Büyük Patron, dev ekranından zamana karşı sistemin işleyişini izler. Filmde dikkat çeken bir diğer husus ise makinaların hızını ayarlayan çalışanın adının “Man” olmasıdır. Yani bir birey, bir isim değildir, sistemin çarkını çeviren bir makinadır. Film her karesiyle sistem eleştirisi yapar. Örneğin, Şarlo’nun hapşırmasıyla Fordist sistemdeki bant karışır. Doğal ve insani bir şey yaşanmıştır ama bu doğallığa Fordizm’de yer yoktur.
Zaman kaybını önlemek açısından öğle yemeğinin işçilere makine ile yedirileceği, temizliklerinin dahi makine tarafından yapılacağı duyurulur. Bir makine getirilir ve Şarlo üzerinde denenir. Dönen bir mekanizmanın üzerine çorba, tatlı ve bütün hâlinde mısır konulmuştur. Aynı zamanda ağzını temizleyecek bir mendil de yerini almıştır. Yemek yemenin dahi zaman ayırılacak bir gereklilik olarak görülmediği bu sistemde, yemeğini yiyen Şarlo’nun kronometre tutularak hızını artırması beklenir. Ancak bu insanlık dışı işleyen banda yetişemeyen Şarlo en sonunda işini yetiştirmek adına kendini makinenin içine bırakır. İş yerinden çıktığında dahi kollarını, neredeyse kendi iradesinden bağımsız bir şekilde vida sıkma hareketi yaparken bulur. Bu sahnede Şarlo’nun sinirsel olarak yıpranmışlığına vurgu yapılır, bu yıpranmışlık neticesinde hastaneye yatıp tedavi görerek iyileşir ancak artık işsizdir.
Sokaklarda iş ararken, bir kamyondan düşen kırmızı bayrağı sahibine vermek için sallayan Şarlo farkında olmadan bir eylemin en ön safında bulur kendini. Ardından polis bu gruba müdahale eder ve “Küçük Serseri”miz kendini cezaevinde bulur. Cezaevinde geçen yemek sahnesiyle de Chaplin izleyiciye toplumsal mesajını verir; bu mesajda güçlü olanın, zayıf olanın yemeğine göz koyması ve zayıfın bu duruma karşı gelişi ifade edilir. Ardından Şarlo hapishanedeki mahkûmların kalkıştığı firar hareketini engeller ve kahraman hâline dönüşür, bu vesileyle artık tahliyesi söz konusudur. O tahliyesini beklerken bir bakan eşiyle birlikte cezaevini ziyarete gelir ve oturup bekleyen üst düzey ziyaretçi çiftin karnı guruldar. Bu insani detayla Chaplin “sınıf farklılıkları olsa da hepimiz insanız” mesajını vurgular ve yine on ikiden vurur.
Film, makinalarla insanlar arasındaki yarışı, farklı otoriteleri ve insan olmanın değerini bize makinaların arasına sıkışıp kalmış, ezilen insan metaforuyla verir. İşçi sınıfının, büyük patronların fabrikalarındaki devasa makinaların dişlisi olduğu bir dönemin ele alındığı bu film, her ne kadar komedi filmi olsa da dönemin Amerika’sındaki işçi sınıfının yaşadığı zorlukları trajik bir şekilde gözler önüne serer. Sistemin çarklarından biri hâline dönüşen işçilerin yaptıkları işe yabancılaşması ve o işi benimseyemeyip makineleşmesi Şarlo aracılığıyla izleyiciyi güldürürken düşündürür. Bu arada bu film, sessiz filmlerin bitişi ile sesli filmin ses getirmeye başladığı zamanlara denk gelirken sanayileşmenin toplumdaki etkilerine de bir ses olmuş diyebiliriz.
Bir kitapla başladık bir başka kitapla bitirelim. Jared Diamond’ın Tüfek, Mikrop ve Çelik adlı kitabında, “Halkı silahsızlandırmak, seçkinleri silahlandırmak.” ifadesi yer alır. Sanayi Devrimi devamında gelen endüstriyelleşme tam da bu ifadedeki gibi halkı savunmasız ve çaresiz bırakırken seçkinleri makinelerle donatmış ve işçi sınıfını bu makinelerin canlı dişlisi hâline dönüştürmüştür. Chaplin, Modern Zamanlar ile dönemini bu çarkın dişlerine takarak kamerayı halka çevirmeyi başarmıştır.
Film Künyesi:
1936 / 97 dk / Komedi / Romantik
Orijinal Adı: Modern Times
Yönetmen: Charlie Chaplin