O Kadar Basit Mi?

İnsan, bazı yönleriyle birçok şeye muktedirken bazı yönleriyle tamamen çaresiz ve savunmasızdır. Zorlukları göze alıp mücadele etme azmine sahip olan insan en çok basitlik yahut bayağılıklar karşısında çaresiz kalır. Çünkü karşısında mücadele edebileceği, galip geleceği esaslı bir rakip yoktur. Ne yapsa boşunadır basitlik karşısında. Basitlik yahut bayağılık pasif, zararsız bir vaziyet gibi görünse de aslında inatçı ve boğucudur. İnsanın bütün gücünü kurutmaya yeminlidir sanki. Arsız bir sarmaşık gibi sarmalar onu dört koldan. Görünmez elleriyle aklı ve mantığı felç ederken pişkinliğiyle de dünyaya geldiğine pişman eder muhatabını. Sözün bir tesiri kalmaz. Haklısınızdır, ancak haklılıktan delirtir sizi.

Tutunamayanlar’da Oğuz Atay şöyle diyor: “Kötülükten ancak kötülük çıkar. Bayağılık insan ruhunu öldürür.”1 Basitliğin sarmalına kapılmak bir ruh cinayetidir. Basitten basit doğar. Basitlik pervanelerine elinizi, kolunuzu kaptırdığınız zaman bu döngüden çıkmanız zorlaşır. Basitliğin egemen olduğu ve övüldüğü bir çağa ayak uydurmak ise şahsiyetini korumak isteyenler için en büyük züldür.

Karşı konulamaz basitlik ya da bayağılık sarmalı içinde insanın bir tutamağı var mıdır, sorusu akla gelir ister istemez bunca yergi ifadesinden sonra, haklısınız. Jane Eyre’de Charlotte Brontë şiire işaret ediyor bu soruya cevaben: “Şiir mi batacak? Sanat mı silinip kalkacak yeryüzünden? Hiçbir zaman! Basitlik mi alacak onların yerini? Ne münasebet! Hayır.”2 Sanat, en temel tanımıyla dolaylamadır. İnsan da dolaylama kabiliyeti sebebiyle basitlik yahut bayağılığın balçığından kendini kurtarabilir ancak. Nitekim şiir, sere serpelikten, pespayelikten, darmadağınlıktan kurtarır kelimeleri. “O kadar basit değil bu işler!” diye haykırır yüzüne budalaların. Evet, bu kadar sert ve soğuktur haykırışı şiirin.

İsmet Özel, Kırk Hadis’te “İslam, bizim dünya hayatı içinde basitlik ve çaresizlik durumlarına bir teslimiyet göstererek cevap vermemizi önler.”3 ifadesini kullanır. Şair, biraz da bütün basitlikler karşısında ciddiyeti savunan adam demektir, öyle ya! İslam, öz itibarıyla düşkünlük yurdu olan bu dünyada insanı bataklıktan, bayağılıktan kurtarma, basite ve kolaya kaçmaktan alıkoyma konusunda bir nasihattir. Nasihat kelime anlamı itibarıyla yakınlık ve samimiyete işaret eder. Laubalilik, lakaytlık her ne kadar bu samimiyeti paçasından çekip dursa da hakiki nasihati ehli bilir ve anlar.

Basitlik, çaresizliğin içine hapseder, “Ne yapabiliriz ki bu işler böyle!” yılgınlığını zerk eder damarlarına insanın. Onu hareketsiz bırakır. Olanla yetinmenin, ortalamaya razı gelmenin kârına göz diker hâle getirir. Daha iyi olmanın tüm imkânlarını ise zayi eder. Bu yüzden zillet, basitliktedir.

Basitlik deyince akla gelen bir diğer kavram ister istemez sadeliktir. Bazen sadelik kılıfına girmeye zorlar kendini basitlik. Sadeliğin içini de sulandırır böylece. Hâlbuki sadelik ihlasla alakalıdır. Yani halis bir niyetin neticesidir. Katıksızdır, tamdır ve kendilik bilincini içerir. Bu yönüyle sadelik, basitlik ve bayağılığın zıddıdır. Bile isteye vazgeçme yahut seçme iradesini gösterir çünkü sadelik. O sebeple sade insan düşünürken ferasetli, işlerken isabetlidir. Basit insan iradesini iptal ettiği, rüzgâr nereden eserse oraya savrulduğu için fırsatını buldukça her sofraya garnitür olmaya teşnedir. Nitekim basitlik heves işidir. Heveslendiği kadar tutar işin ucundan basitliğe teşne insan. Hevesi kaçar kaçmaz da yüzüstü bırakır, kaçar. Kolaya kaçma ustalığıdır çünkü basitlik.

Basitlik yüzeyde kalmak, manada derine inememektir. Düşünce zahmeti yerine lafazanlık peşinde koşmak, bedel ödemek yerine zor zamanda sıvışmak basitliğin şiarıdır. Basit insanların dilinde dostluk, vefa, kardeşlik sözleri yavan bir şarkı olarak gevelenip durur ve hakkı hiçbir zaman verilmeyen iddialar olarak kalır. Basitlikten medet ummak, ümit etmek zaman kaybından başka bir şey değildir. Kumdan yapılan kuleler gibi ilk dalgada dağılıp gider verilen emekler. Hatır bilmek, gönül saymak basitliğin harcı değildir. Kaz gelecek diye tavuğunu esirgemeyen, her iyiliğe bir minnet yükleyen basitlik kaybolmayı, unutmayı, uzaktan izlemeyi bilmez. Mahviyet ve mahcubiyetin emaresi görülmez onda. Göstermenin, başa kakmanın, kaba tahakkümün telaşındadır o. Diş geçiremediği yerde didiklemeye başlar. Açık arar, zaaf gözetler ve avını oradan yakalamak için fırsat kollar. Notlarını hep intikam için alır. Affetmiş görünür ancak bir fil kadar kinini saklama ustasıdır. Kullanışlı tarafları yoklar, bulamazsa harcamaktan çekinmez. Haset ateşinde yanar durur ama bir türlü pişmez aş gibidir. Pişse de gönülsüz aştır, karın ağrıtır.

Basitlikle mücadele edilemeyeceği, ona asla galip gelinemeyeceği dünyanın bir kanunudur. İnsanlık bunu durmadan tecrübe eder durur. Basitlikle başa çıkmak mümkün değilse şayet, insanın zor yokuşları göze alıp yeni yollar açması zaruridir kendi adına. Ve ne mutlu, basite kaçmadan sarp yokuşu göze alanlara!

1 Oğuz Atay, Tutunamayanlar, İletişim Yayınları, s. 77.

2 Charlotte Brontë, Jane Eyre, Can Yayınları, s. 516.

3 İsmet Özel, Kırk Hadis, TİYO, s. 95.