Bitmeyen Yürüyüş

Yürümek fiziksel bir eylem olduğu kadar ruhsal da bir eylemdir. İnsanın, yürüyüşe başladığında sahip olduğu ruh hâliyle bitirdikten sonraki ruh hâli aynı değildir. Bu farklılığın en temel sebebi adımlarımızla birlikte düşüncelerimizin de ilerlemesidir. Sahip olduğumuz bu akış bizi daima canlı tutar ve hikâyede her yürüyüşün sonu bambaşka noktalara çıkar. Bazen geçmişe yürürüz bazen de güzel olmasını ümit ettiğimiz geleceğe.

Filmde, ölüm yıl dönümünde oğullarını anmak için toplanan aile bireylerinin günlük yaşamlarından bir kesit anlatılır. Abisinin ölümünün ardından ailesiyle çok fazla görüşmek istemeyen Ryota, eski tabloların restorasyonunu yapmaktadır. Oğlunun da kendisi gibi doktor olmasını isteyen babası için bu durum bir hayal kırıklığıdır. Annesi ise mesleğinden ziyade dul ve çocuklu bir kadınla evlenmesine takılmıştır. Geleneksel aile yapısına şahit olduğumuz filmde Hirokazu Koreeda, bireyler arasındaki çatışmayı incelikle işlemiş ve filmin dramatik anlatı yapısını sağlam bir zemine oturtmuştur. Hiçbir karakter idealize edilmediği için insan olmanın “kusurlarıyla birlikte var olmak” olduğu vurgusu, izleyiciye doğrudan aktarılmıştır.

Aile, oğullarının hayatını kurtardığı genci de her ölüm yıl dönümünde yemeğe davet eder. Hayatla ilgili kısa bir sorguya çekilen genç, büyük bir mahcubiyetle ayrılır evden. Saygın bir mesleği olmadığı için küçük görülür ve hayatının kurtarılmaya değer olmadığı düşünülür. Elbette ki bu düşünceler dile dökülmez, yalnızca hissettirilir. İmalar, sitemler, kinayeler alttan alta besler hikâyeyi.

Ryota, kendine ve ailesine, annesinin neden bu kadar kötü davrandığını anlayamaz. Filmin bu kısmına kadar hikâyeler anlatıp lezzetli yemekler yapan büyükanne, yıllardır oğlunun yasını tutan, intikam peşinde bir kadına dönüşür ve bunu her yıl yapmaya devam edeceğini söyler. Filmdeki karakterlerin acıları ortak ancak acıya verdikleri tepkiler birbirinden farklıdır. Baba, artık doktorluk yapmadığı için kaybolduğunu düşündüğü saygınlığını geri kazanmaya uğraşır. Odasında yalnız vakit geçirip bir şeyler üzerinde çalışıyormuş gibi gözükmek ister. Fakat annenin çocuklarıyla olan iletişimi ve samimiyeti, babanın geride bırakmamak için uğraştığı saygınlığı unutturur. Evde konuşulan onun yemek tarifleri ve yıllar sonra anlatılacak olan da onun hikâyeleridir. Yönetmen geleneksel aile anlayışında toplumun bireye biçtiği rolü küçük bir dokunuşla yerle bir eder.

Gece vakti odanın içerisinde uçmaya başlayan kelebeğin ölen oğlu olduğunu düşünen anne, ellerini havaya kaldırarak kelebeği yakalamaya çalışır. Uzun uğraşlar sonucunda Ryota, onun abisi değil yalnızca bir kelebek olduğuna ikna eder annesini. Birlikte gittikleri mezarlık ziyareti ise seyirciye Japon kültürüne dair pek çok ipucu verir. Çiçekler bırakılıp sulanan mezarlık, Doğu toplumlarının ölülerine verdiği kıymeti de gözler önüne sermektedir. Her yıl tekrarlanan ritüeller ve kaybın ardından yaşanan yas süreci, insanlığın ortak değerlerini hatırlatır bizlere.

Koreeda, görüntü yönetimindeki özenle, hayatın günlük akışındaki sadeliği çok zarif bir şekilde yansıtır. Filmografisinde de aynı estetiği korur yönetmenimiz. Yol kenarını süsleyen yemyeşil ağaçlar ve sonu okyanusta biten bir yürüyüşün masalsılığıdır akıllarda kalan.

Kızları, yemekten sonra eşi ve iki çocuğuyla evine dönmüş, yatıya kalan Ryota ve ailesi, Japon kültüründe önemli bir yeri olan banyo sırasına girmiştir. Yatmadan önce herkes yıkanmış ve banyonun kırık fayansları arasından tozlu bir hikâye gün yüzüne çıkmıştır. Yalnızca anneyle baba arasında yaşanan bu küçük gerilim çocuklara hissettirilmeden kapatılmış ve plaktan dinlenen bir müzikle gece taçlandırılmıştır. Yıllar önce eşi tarafından aldatılan evin annesi, çocukları için pek çok fedakârlık yapmıştır. Her ne kadar istenmeyen durumlar ve hoşnutsuzluklar olsa da aile bireylerinin birbirlerine karşı duyduğu derin sevgi ve saygı, yemek masası etrafındaki sohbetlerin büyük tartışmalara ve kavgalara dönüşmesine engel olmuştur. Bir yanda oğullarını daha fazla görmek isteyen ihtiyarlamış anne baba diğer yanda onların aşağılamalarına ve şikâyetlerine katlanmak istemeyen bir oğul vardır. Tekrar geleceği ümit edilerek uğurlanan Ryota, ne annesine ne de babasına verdiği sözü tutmamıştır. Üç yıl sonra babası, babasının ölümünden kısa bir zaman sonra da annesi vefat etmiştir. Hayatın ironisi tam da burada başlamaktadır.

Bazen insanın beklentileri büyük hayal kırıklıklarıyla sonuçlanır. Peki, beklentisizlik ne derece mümkündür? İnsan yaşadığı müddetçe yara almaya ve bazı gerçekleri kabullenmeye hazır olmalıdır zannımca. Yönetmenin hikâyesini kurduğu hakikat zemini de tam olarak bu kabullenişle sonuçlanır. Nihayetinde elimizde nesilden nesile aktarılan acı tecrübeler ve anlamlı hikâyeler kalır.

Film Künyesi:

2008 / 1s 55 dk / Dram

Orijinal Adı: Aruitemo Aruitemo

Yönetmen: Hirokazu Koreeda

Senarist: Hirokazu Koreeda

Yapımcı: Yoshihiro Kato

Özgün Müzik: Gontiti

Oyuncular: Yui Natsukawa, Hiroshi Abe, Yoshio Harada, Kazuya Takahashi

Ülke: Japonya

Bitmeyen Yürüyüş

Yürümek fiziksel bir eylem olduğu kadar ruhsal da bir eylemdir. İnsanın, yürüyüşe başladığında sahip olduğu ruh hâliyle bitirdikten sonraki ruh hâli aynı değildir. Bu farklılığın en temel sebebi adımlarımızla birlikte düşüncelerimizin de ilerlemesidir. Sahip olduğumuz bu akış bizi daima canlı tutar ve hikâyede her yürüyüşün sonu bambaşka noktalara çıkar. Bazen geçmişe yürürüz bazen de güzel olmasını ümit ettiğimiz geleceğe.

Filmde, ölüm yıl dönümünde oğullarını anmak için toplanan aile bireylerinin günlük yaşamlarından bir kesit anlatılır. Abisinin ölümünün ardından ailesiyle çok fazla görüşmek istemeyen Ryota, eski tabloların restorasyonunu yapmaktadır. Oğlunun da kendisi gibi doktor olmasını isteyen babası için bu durum bir hayal kırıklığıdır. Annesi ise mesleğinden ziyade dul ve çocuklu bir kadınla evlenmesine takılmıştır. Geleneksel aile yapısına şahit olduğumuz filmde Hirokazu Koreeda, bireyler arasındaki çatışmayı incelikle işlemiş ve filmin dramatik anlatı yapısını sağlam bir zemine oturtmuştur. Hiçbir karakter idealize edilmediği için insan olmanın “kusurlarıyla birlikte var olmak” olduğu vurgusu, izleyiciye doğrudan aktarılmıştır.

Aile, oğullarının hayatını kurtardığı genci de her ölüm yıl dönümünde yemeğe davet eder. Hayatla ilgili kısa bir sorguya çekilen genç, büyük bir mahcubiyetle ayrılır evden. Saygın bir mesleği olmadığı için küçük görülür ve hayatının kurtarılmaya değer olmadığı düşünülür. Elbette ki bu düşünceler dile dökülmez, yalnızca hissettirilir. İmalar, sitemler, kinayeler alttan alta besler hikâyeyi.

Ryota, kendine ve ailesine, annesinin neden bu kadar kötü davrandığını anlayamaz. Filmin bu kısmına kadar hikâyeler anlatıp lezzetli yemekler yapan büyükanne, yıllardır oğlunun yasını tutan, intikam peşinde bir kadına dönüşür ve bunu her yıl yapmaya devam edeceğini söyler. Filmdeki karakterlerin acıları ortak ancak acıya verdikleri tepkiler birbirinden farklıdır. Baba, artık doktorluk yapmadığı için kaybolduğunu düşündüğü saygınlığını geri kazanmaya uğraşır. Odasında yalnız vakit geçirip bir şeyler üzerinde çalışıyormuş gibi gözükmek ister. Fakat annenin çocuklarıyla olan iletişimi ve samimiyeti, babanın geride bırakmamak için uğraştığı saygınlığı unutturur. Evde konuşulan onun yemek tarifleri ve yıllar sonra anlatılacak olan da onun hikâyeleridir. Yönetmen geleneksel aile anlayışında toplumun bireye biçtiği rolü küçük bir dokunuşla yerle bir eder.

Gece vakti odanın içerisinde uçmaya başlayan kelebeğin ölen oğlu olduğunu düşünen anne, ellerini havaya kaldırarak kelebeği yakalamaya çalışır. Uzun uğraşlar sonucunda Ryota, onun abisi değil yalnızca bir kelebek olduğuna ikna eder annesini. Birlikte gittikleri mezarlık ziyareti ise seyirciye Japon kültürüne dair pek çok ipucu verir. Çiçekler bırakılıp sulanan mezarlık, Doğu toplumlarının ölülerine verdiği kıymeti de gözler önüne sermektedir. Her yıl tekrarlanan ritüeller ve kaybın ardından yaşanan yas süreci, insanlığın ortak değerlerini hatırlatır bizlere.

Koreeda, görüntü yönetimindeki özenle, hayatın günlük akışındaki sadeliği çok zarif bir şekilde yansıtır. Filmografisinde de aynı estetiği korur yönetmenimiz. Yol kenarını süsleyen yemyeşil ağaçlar ve sonu okyanusta biten bir yürüyüşün masalsılığıdır akıllarda kalan.

Kızları, yemekten sonra eşi ve iki çocuğuyla evine dönmüş, yatıya kalan Ryota ve ailesi, Japon kültüründe önemli bir yeri olan banyo sırasına girmiştir. Yatmadan önce herkes yıkanmış ve banyonun kırık fayansları arasından tozlu bir hikâye gün yüzüne çıkmıştır. Yalnızca anneyle baba arasında yaşanan bu küçük gerilim çocuklara hissettirilmeden kapatılmış ve plaktan dinlenen bir müzikle gece taçlandırılmıştır. Yıllar önce eşi tarafından aldatılan evin annesi, çocukları için pek çok fedakârlık yapmıştır. Her ne kadar istenmeyen durumlar ve hoşnutsuzluklar olsa da aile bireylerinin birbirlerine karşı duyduğu derin sevgi ve saygı, yemek masası etrafındaki sohbetlerin büyük tartışmalara ve kavgalara dönüşmesine engel olmuştur. Bir yanda oğullarını daha fazla görmek isteyen ihtiyarlamış anne baba diğer yanda onların aşağılamalarına ve şikâyetlerine katlanmak istemeyen bir oğul vardır. Tekrar geleceği ümit edilerek uğurlanan Ryota, ne annesine ne de babasına verdiği sözü tutmamıştır. Üç yıl sonra babası, babasının ölümünden kısa bir zaman sonra da annesi vefat etmiştir. Hayatın ironisi tam da burada başlamaktadır.

Bazen insanın beklentileri büyük hayal kırıklıklarıyla sonuçlanır. Peki, beklentisizlik ne derece mümkündür? İnsan yaşadığı müddetçe yara almaya ve bazı gerçekleri kabullenmeye hazır olmalıdır zannımca. Yönetmenin hikâyesini kurduğu hakikat zemini de tam olarak bu kabullenişle sonuçlanır. Nihayetinde elimizde nesilden nesile aktarılan acı tecrübeler ve anlamlı hikâyeler kalır.

Film Künyesi:

2008 / 1s 55 dk / Dram

Orijinal Adı: Aruitemo Aruitemo

Yönetmen: Hirokazu Koreeda

Senarist: Hirokazu Koreeda

Yapımcı: Yoshihiro Kato

Özgün Müzik: Gontiti

Oyuncular: Yui Natsukawa, Hiroshi Abe, Yoshio Harada, Kazuya Takahashi

Ülke: Japonya