Söylene Söylene Değişmiş

İnsanlara muhabbet beslediğimiz gibi kelimelere de muhabbet besleriz. İnsanlara ve fikirlere bağımız, kelimeler sayesinde kuvvetlenir. Vatanımıza bağımız nasıl da siner vatan kelimesine. Tek başına okumamız bile duygulanmamıza yeter. Medeniyetimiz sadece insana değil eşyaya, nebata da hürmet gösterir. Yerden bitivermiş bir bitki öylesine bitivermiş değildir. Allah’ın izniyle oradadır. Ama öyle bir kelime var ki anlamı “kendiliğinden bitivermiş” olsa da Hüda’yı da eklettirmiş kendine. Yazımızda misafir edeceğimiz kelimemiz: Hüdayinabit.

Hüdayinabit, Tanrı, sahip anlamına gelen Hüda ve biten anlamına gelen nabit kelimelerinin nispet eki "-i" ile bağlanmasıyla oluşmuş. Ekilmeden kendiliğinden bitivermiş bitki, demek. Arapça ve Farsça kökenli kelime, oluştuğu hâlini de aşarak başka bir anlam dünyasına kavuşmuş anlayacağınız. 1500’lü yılların Osmanlı metinlerinde de bu terkibe rastlayabiliyoruz: Hüdayinabit olan ceviz ağaçları. Kendiliğinden biten nebatların gürlüğü dikkatinizi çekti mi bilmem. İstedikleri yerde, Allah’ın izniyle bitiveren bu bitkiler daha gür, daha gümrah oluyorlar. Beni burada bitiren bizzat Allah’ın kendisidir, dercesine. İşin bu kısmı bir yana bu kelime bitkiler için kullanılsa da sahipsiz, kendi kendine yetişen kimseler için de kullanılıyor ki onların da sahibi Allah.

Defaatle söyledik. Yine söyleyelim. Her şeyin ruhunu kaçıran, onu hiç mesabesine indiren çağ, kelimelere de aynı tarifeyi uygulamaktan çekinmiyor. Zaten başka ne aracılığıyla bunu yapabilir ki? Düşünelim, insan ekmesi olmayan bitkilere kendiliğinden bitmiş bitki demekle hüdayinabit demek bir mi? Kendiliğinden bitmiş olabilir ama onun içinde Hüda’nın ol demesi vardır, demiyor mu hüdayinabit?

Hazır nabit kelimesine tevafuk etmişken ona da biraz yakından bakalım. Arapça kökenli kelime, yerden biten bitki anlamını haiz. Biz bugün nebata çok sık rastlarız ki o da Arapça nabata yani (bitki) bitti, yetişti fiilinin faal veznidir. Nebatat ve nebati de yine bu kelimeden türetilmedir. Nebat durağına gelince mümbite bakmazsak olmaz. Arapça yine aynı fiilden türeme bu kelime, bitki yetiştiren, verimli, bereketli anlamına gelir. Bereketli desek de olur elbet ama şöyle dolu dolu söylenen mümbit, bereketin ruhunu ne de güzel fısıldamaktadır.

Hüdayinabit, nebat, mümbit. Bu üç kelime, insandan gayrı yaratılmışa işaret etmek için hazırdalar. Bir gün güzel bir ovada kendiliğinden bitivermiş otları, çiçekleri gördüğünüzde hüdayinabiti anıverin mesela. Memleketinizi överken mümbit topraklarından bahsedin. Koparıvereceğiniz bir nebatın zikrine mâni olmayasınız tutsun. Ruhunuz beri yanaşsın. Beri. Kadimin o usul usun akan ve topraklarımızı sulamaya devam eden nehrine. Vesselam.