Mavi beyaz, tertemiz bir bulut kadar hafifle… Kulak kabart içindeki derin ve cömert âleme, her şey yörüngesinde akıp giderken dur. Bekle. Hafifledikçe seyrelecek fikrinin açık, koyu ipleri. Kördüğümlerin açılacak. Hafifle. Yükselmek dedikleri ancak böyle mümkün. Özün suya dönüşsün, hayallerinin en taze demlerine damla damla düş. Düşle. Neyeydi gayretin şimdiye dek, onu an. Etrafındaki buz dağlarına çarpıp çarpıp parçalanmaktan vazgeç. Kırgınlıklarını tamir edemem ama pek iyi öğrendiğim dersi paylaşmak isterim: Gayret aynasını cebinde tutan, sırra vâkıf sayılırmış.
Bu sabah annemden bir mektup geldi.
“Nasılsın kızım? Süt iç, kemik erimesi olma yaşlılığında. Sana patik ördüm kış için. Kirazlı kirazlı nasıl da güzel… Belki başka öremem, hastalığım çok ilerledi. Hastalık oldu mu en kolay en zora dönermiş. Yine de hâlimize bin şükür, Allah bundan aşağı düşürmesin! Ne zaman geliyorsunuz? Bu mevsimin yağmuru bol, pek seversin. Doğum gününü kutluyorum gayretli yavrum. Sen beni hiç üzmedin, Allah da seni hiç üzmesin. Çok mutlu senelerin olsun kızım.”
Oracığa oturup kaldım. Hafif bir rüzgâr esti. Köpüklenip uçtu en güçlü, en güzel, en özlenen hatıralar; tomurcuklandı hasret bir ucundan tekrar. Ayaklarımın civarında kırmızı gelincikler, sarı gözlü papatyalar… Memlekette gibiyim. Zamanın güzergâhı şimdi gözlerimden yanaklarıma doğru akıp yadigârlarıma karışıyor. İncecik beline yükünü vurmuş giden kara bir karıncayı fark ediyorum. “Karınca, dur da o küçücük gövdene bunca gayretin nasıl sığdığını anlat biraz!”
Birinci sır: Hiçbir gayret beyhude değil. Gök yağdırır, yer sindirir. El tohumu saçar, yel tomurcuğu çatlatır, fidan başını güneşe uzatırken ağaç olur. Damar damar açılan dallarının ağı budaklara sarılır. Yapraklarla serinler, bahara kavuşup çiçeklenir… Meyveye durur. Erer. Yiyenin damarlarına dek şifaya döner bütün gayreti nihayet. Gayret diyorum dikkat et, gayret daimî bir dikkat gerektirir.
İkinci sır: Gayretin neyeyse imtihanın o olacak. Hak seni meşgul olmak istediğinle meşgul kılacak. Taşların ezdiği buğday feveran etmiyor bak. Gayreti ekmek olmak. Bazen bir avuç buğday gibi azalmak gerek. Tohum olduğunu, toprağa düşüp eriyeceğini bilerek… Kanadı göğü okşamış kuşlar kaçmasın senden, tazecik darı olup saçılıver toprağa. Sadeleş. Doyur kuşları, iyilikle doyur ruhunu. Ruhu arıtmak gayreti, gayretlerin en değerlisi değil mi?
Üçüncü sır: Duayla tamamlanmış gayret zayi olmaz. Mevsimler alelacele gelip geçecek, bir gün tam da duana “Olmuyor. Galiba hiç olmayacak.” dediğin vakit, gayretinin tadı değecek damağına. Bittiğini sandığın sıfır noktasından başlayacaksın yükselmeye. Alın terin ağartacak kaderini. Kim ne derse desin, emek kadar vefalı dost uğramayacak asla semtine.
Dördüncü sır: Gayretin hayalini aşabilir, umut yitebilir; yolu şaşırma. İnsan, ömrün dar yamaçlarında en çok vazgeçmeyi hatırlar. Gerekiyorsa bırak, kendini bırakma sadece. Ellerini başka kimse tutmuyorsa ne gam, iki tane değil mi? Kenetle birbirine! Mutlu olmak öğretilmez; kalbinin ortasına, çocukluğuna dek in bak. Oradadır muhakkak.
Sonuncu sır: Gayretli beden, zamanı aşmış canlı bir saattir. Çeliği dağıtıp geçecek kadar kuvvetlenmiş akreple yelkovanın gayretini oku. Süratlerini ve sadakatlerini ölç. Sen de zamanın içinde bir akreple yelkovan sayılırsın. Geçiyorsun. Bu güzel. Çünkü vaktin temreni şimdiye isabet ediyor, uyum böyle mümkün. Çalış. Dua et. İnan. Duran ne kazanmış unutulmaktan gayri? Gayretlinin hikâyesini hep duranlar anlatır.
Vazgeçtiklerini hesaplamak yerine gayretinin hududuna yürüyelim. Mektup annem kokuyor, aldığımız bütün mektuplar meğer anne kokarmış. Ah ki aile, çiçekler, ağaçlar, hatıralar ve memleket gayretle sevilmeli! Hafifle. Kocaman taş binaların hasret kaldığı bir iç serinliğiyle hafifle. Bağrında çiğdem mevsimi başlasın. Ürperen kediler dolaşsın ellerine, silkelensin toprak… Karınca yükünü çoktan taşımış. Gayreti eksilmiyor can taşıyanın. Ağaçlar göğe yapraktan kanatlar saçıyor, uçamıyor ama gayreti baki.
Ben anladım seni, sen de şunu anla: İçinde tüten derdin de umutsuzluğun da küllenecek. Yeniden başla. Çalışmaktaki faydayı paylaşmak için bekleyen insanların hatırına yeniden başla. Bir mektup yaz kendine, en çok anneni anla. Ömür dahi bitiyor, dert nasıl kalsın! Bitecek ve senin bağın çiçeklenecek gayretine sadıksan. Son yemeğini yiyeceğin, son sohbetini edeceğin, son duana ‘âmin’ diyeceğin gün takvimden düşmeden kalk; yol seni bekler. Ha gayret!