Üç Tavsiye

bİr

GEZİ

Bilirsiniz meşhur bir soru var: “Çok okuyan mı bilir, çok gezen mi?” diye. Çok okuyan da çok gezen de bilir ama şu sözü hatırlayalım: “Okursam unutabilirim, görürsem hatırlarım.” Dünyamızı mayalayan bazı şehirler vardır, buraları gezip görmek ruhumuzu zenginleştirir. İlk akla gelen Mekke ve Medine. Bu iki şehir, bütün insanlığı mayalamıştır. Konya Selçuklu’yu; İstanbul Osmanlı’yı mayalamıştır; Çanakkale de ruhumuzu. Bu güzel şehirlerimize bizden selam söyleyin.

bİr

İLKE

Her zaman düşünmüşümdür, öyle bir ilkeye sahip olalım ki herkesi mutlu etsin. Sonunda bir hadis-i şerifte buldum mutluluğun formülünü: “Kendiniz için istediğiniz bir şeyi Müslüman kardeşiniz için de istemedikçe olgun Müslüman olamazsınız.” Bu ilkeyi hayatımıza uyguladığımız zaman şahsımız, ailemiz, ülkemiz ve insanlık mutlu olmaz mı? Olur elbette! Öyleyse niçin mutlu değiliz? Kendimize çekidüzen verelim mi?

bİr

DURUŞ

Bir duruşu olmalı insanın. Hz. Aişe annemiz, Efendimiz (s.a.s.) için “Yaşayan Kur’an’dı.” diyor. Bu, zor bir iş mi? Hayır! İslam’ın şartı beş, imanın şartı altı... Peki gerisi! İslam, fıtrat dinidir. Diğer kuralları, insanlığın temel değerleriyle aynıdır: Doğru, dürüst, yardımsever, güler yüzlü olmak… Yalan söylememek hatta hayatımızda yemin etmeye bile ihtiyaç duymamak. Lisan-ı hâlimiz, lisan-ı kalimize uygun olursa yani dilimizle davranışımız aynı olursa yemin etmeye gerek kalır mı?