Esra Kalpakçı
“Kullarım beni senden sorarlarsa (bilsinler ki), gerçekten ben (onlara çok) yakınım. Bana dua edince dua edenin duasına cevap veririm. O hâlde, doğru yolu bulmaları için benim davetime uysunlar, bana iman etsinler.”
(Bakara 2/186)
İ
nsan, hayaller büyütür ve hayalleriyle büyür. Kimi sadece biriktirir bu hayalleri kimi de hayaline dokunmak için peşine düşer. Dokunmak kolay değildir elbet. Ama dokunacak olmak duygusunun meltemi dahi iyi gelir ruha... Sıvazlar bütün yorgunlukları. İşte tam o duygu, hayallerin duayla buluştuğu yerde neşet eder. Her duada, şifa kaynağının başında olduğunu hisseder insan. Dermansız dizlerine derman gelir. Dualarda yükselen bir hayali vardır ve umuduna goncalar ilişiverir. İstemenin ispatıdır yürümek. Bakanların değil yürüyenlerin varacağı menzildir onu bekleyen. Uğruna yorulacağı ama tam da dinleneceği yerdir orası. Yerli yerince yapılan işlere endişelerin musallat olmayacağı bilgisi çalınmıştır kulaklarına evvelden. Güven veren bir ses tonudur bu derinlerden gelen ve rüzgârın kanadına takıverir tüm kaygılarını. Doğru yere dayanan merdivenin her basamağında biraz daha yaklaştığını bilir, kâr zarar hesaplarıyla yorulmaz. Sukûnetle gönlünde erittiği hayalleri zihninde şekillenir ve artık inşa edeceği yolun gönül işçisidir; teri kurumadan gönlünün ekmeğine kavuşacağını bilmek yolun en huzurlu manzarasında dinlenmek gibidir. Her geceyle birlikte berekete davetiyeler alır. İcabet edip uykularını verdikçe, geceler bereketini bırakıverir ellerine. Ellerindeki bereketle acziyetini döker kelimelere, kelimeler cümle olur, anlam olur, hakikat bulur. Nefsini bulur, Rabbini bulur.
Bir de fırsatlar olur yol boyunca, kıymet verirse kısmeti, nasibi, rızkı olur. Görülmeyen fırsatlar, gafletle geçen vakitler, karanlığında bulunamadığı geceler, açamadığı eller ters yöne esen rüzgâra katar içinde büyüttüklerini. Teselli cümleleri de aydınlatmaz o zaman geceleri. Ölüme bırakılan uyanışlar oyalar kalan her nefesi. En verimli çağların en derin duygularıdır oysa hayallerin resmini çizecek kalemin mürekkebi. Ne istediğini, niye istediğini, kimden istediğini hasılı, arzuhâlinin sonuna nakşedeceği imzayı da aynı mürekkeple atar. Sancısız olmaz elbet, onu da bilir onu da sırtlanır. Kim demiş ki ağlamadan gülmek var diye? Hüzün de keder de gözyaşı da dâhil mürekkep olup damlayanlara. Hazan hüzne bırakmadan yerini, baharın neşesi dolar mı gönül bahçelerine? Hazan yapraklarına arzuhâlini yazmadıkça tomurcuklar doğar mı ruhlara? Hazan ki bestekârlar mevsimi... Şikâyet güftesiyle hangi beste teselli verir ruhlara? Şükredenlerin besteleri ise bahara davetiyedir. Elini açıp şükredenlere cevap gibidir baharda açan çiçekler.
Bir bebeğin açlığını gidermek için neye ihtiyacı olduğunu bilmediği hâlde içinde gerekli her türlü vitamini bulacağı annesinin sütüne kavuşması gibi insanın kendine uygun olanın verildiği bilgisiyle yol alması da ruhunun doyacağı en leziz sofradır. Benim diye bildiği kalbinin ritmine en ufak bir müdahalede bile bulunamamanın acziyetindeki sır ise teslim oluşun anahtarı. Her zorlukla birlikte kolaylığın da verileceği vaadini zerrelerine kadar hissetmek ise yol yorgunluğunun yegâne ilacı. Bunca rahmete şahitlik edip sevildiğini bilmek ise “seven” hatrına ömrünü ziyan etmeden yaşamak borcu.
Şairin de dediği gibi “Takdir-i ezele teslimiz, ama gayrete de âşığız” nevinden bir yol bulmak lazım şimdi...
Hayalleri taşıyan dualarla, dualara taşan hayallerle...
O hâlde dualarına seni taşıyacak hayaller kurmak vakti. Gün tepede, henüz gönlüne gölgeler düşmeden erit hayalleri ruhunda. Dualarla buluşsun gönlün ve hakikat yurdundan kelimeler dokunsun nefesine. Gitmeye değer yerlerin kestirmesi yoktur diyen Coelho gibi, kestirme derdiyle değil yolun güzelliğiyle güzelleşmek için çık yola.
Bu yolun hakkı, yorulunca pes etmek değil, usulünce dinlenmektir. Yeri gelince sabredip vaktinden önce çiçek açmayacağını bilmektir. Yolu verene, yolcu olduğuna şükredebilmektir. Gönlünün mesken olduğu hayalinin hayırlısını istemektir. Her adımda niyet almak, her nefeste âmin demektir. Her âminde, “...Ben onlara çok yakınım.” diyen Rabbin şefkatinde ruhu eritmektir. Ayağına taş değmesin diye dertlenen dua kapılarını yitirmemek için gönül işçisi olabilmektir. En mühimi yolun sonunda başarıyı Rabbinden bilmektir.