Charlie Mackesy’nin aynı adlı kitabından uyarlanan animasyon filmi “Çocuk, Köstebek, Tilki ve At”, bu dörtlünün yol arkadaşlığını konu alıyor. Karda kaybolmuş bir çocukla başlıyor film. Buradaki kaybolma, içinde bulunduğumuz yerde ya da durumda kaybolma hissimiz aslında. Bazen işler içinden çıkılmaz bir hâl aldığında ya da anlaşılmadığımızı düşündüğümüzde yolumuzu, yönümüzü tayin edemeyiz ve kaybolma hissi vuku bulur. Bazen de yolumuza bir köstebek çıkar ve tüm bilgeliğiyle nehri takip etmemiz gerektiğini salık verir. Kaybolduğunda akan hayatı takip et, durağan değil akışkan düşüncelerin peşinden git, der âdeta nehri takip etmemizi öğütleyerek.
Çocuk ve köstebek nehre ulaşıp nehrin ortasındaki taşların üzerinden kendilerine baktıklarında çocuk, “Tuhaf değil mi, sadece dışımızı görebiliyoruz ama içeride olan hiçbir şeyi göremiyoruz.” der. Büyüyünce iyi biri olmak hayali olan bir çocuktan bilgelik dersinin ikincisini böylece almış oluruz biz yetişkinler de. Büyüyünce kaçımız iyi bir insan olmayı hayal etti ya da bize iyi bir insan olmamızın önemi anlatıldı? Peki bugün biz evlatlarımıza geleceğe dair nasıl bir insan olmaları gerektiği noktasında neler yapıyoruz? Önce iyi olmalarını mı istiyoruz onlardan yoksa geleceklerini garanti altına alacakları okullarda okumaları ve neticesinde iyi bir iş ve kariyer planlaması yapmalarını mı? Filmi izlerken aslında çocuklardan ziyade biz büyüklere hitap ettiğini düşündüm defalarca. Nehre bakınca sadece dışını gören çocuk, bize aslını bilmediğimiz işler için de şükretmemiz gerektiğini fısıldıyor muydu acaba diye düşündüm. Bazen perdenin arkasını göremiyoruz ya hani! Bir şeyler yaşıyoruz, bu yaşadıklarımızın arka planını bilmiyoruz. Toz perdesinin bir an önce kalkmasını ve içimizin inşirah bulmasını diliyoruz. Perde kalkınca iyiki’lerimiz artsa da olayların içindeyken hayıflanıyoruz. Perdeninse nerede kalkacağı meçhul.
Köstebek gibi bizim de yol arkadaşlarımızın olduğu muhkem. Yolculuk devam ederken bu yol arkadaşlığına bir de at katılıyor. Atın üzerinde gezintiye çıktıklarında kendisinin ne kadar küçük olduğunu vurgulayan köstebeğe çocuk “Evet ama fark yaratıyorsun.” diyor. Yine alt metin okuması yaptığımızda küçük gördüğümüz yönlerimizle fark oluşturabileceğimizi ima ediyor bize çocuk. Filmi izlerken yer yer felsefe okuması yapıyor gibi hissederken kimi yerde de psikolojik bir okumanın içinde buluyoruz kendimizi.
Atın üzerinden düşen çocuk ağladığında at, gözyaşlarının boş yere akmayacağını, onun gücünü gösterdiğini dile getiriyor. Bu yorum karşısında çocuk, “Bence bana benden fazla inanıyorsun.” deyince at, çocuğa gelişeceğini, hayatın zor olduğunu ama sevildiğini ifade ediyor. At ile çocuk arasındaki iletişim ebeveyn ile çocuk arasındaki iletişim gibi. Köstebek ise büyük babalar gibi sevimli ve nasihatleri yormuyor. Aslında at aynı zamanda güçlü yönlerimiz, köstebek ise küçük yeteneklerimiz izlenimini veriyor.
Filmde tilki pek fazla konuşmuyor, çünkü o örselenmiş duygularımızı temsil ediyor. Malum tilki her masalda ya da filmde hep kurnazlığı simgeler. Hep kötülenmiştir. Burada ise insanın hırpalanmış duygularını ifade ediyor. Tilki genellikle söyleyecek ilginç bir şeyi olmadığını dile getirdiğinde, at dürüst olmanın her zaman ilginç olduğunu belirtiyor. İnsan onuruna yakışmayan davranışlarla çeşitli platformlarda ilginç olmaya çalışan insanlara, dürüst olduklarında ilginç birer birey olacaklarını hatırlatıyor.
Çocuk “Şimdiye kadar söylediğin en cesurca şey ne?” diye ata soru yönelttiğinde, at, “İmdat. Yardım istemek vazgeçmek değildir. Vazgeçmeyi reddetmektir.” şeklinde cevaplıyor onu. Sonra bir fırtına çıkıyor ve fırtına dinince çocuk, “Olamaz, ışıklar nerede? Artık göremiyorum, sanki daha çok yolumuz var gibi.” diye içleniyor. At, “Biliyorum ama sen katettiğimiz yola bak.” diye teselli ediyor onu. Çocuk, hiçbir zaman bir ev bulamayacağını düşünerek hayıflanıyor; tilki ise bu durum karşısında aklın bazen insana oyunlar oynadığını ve hiç umut kalmadığını zannettiğin anlarda sevildiğini, önemli olduğunu ve bu dünyaya kimsenin katamayacağı şeyler kattığını, bu nedenle de dayanması gerektiğini öğütlüyor ona.
Filmin sonlarına doğru bir sürprizle karşılaşır ve atın aslında uçabildiğini öğrenirler. At hepsini üzerine alır ve ışıkların yükseldiği yere kadar gelirler. Sonra vedalaşırlar ama çocuk birden döner ve “…ev her zaman bir mekân değildir, değil mi?” der ve bir yıldız kayar.