Kur’an-ı Kerim’de, Allah, bir mucize olarak ve inananların nasıl korunduğunu göstermek için Kehf suresinde bir grup genç ve yanlarındaki köpeklerinin bir mağaraya sığındığını ve uzun bir süre, mağarada uyuyan gençlerin hissettikleri vakit içinse bir gün ya da bir günden daha az, orada kaldıklarını anlatır. Bu, Allah’ın bir mucizesi ve inananlarla inanmayanlar arasındaki durumun gösterilmesi için kıymetli bir yaşanmışlıktır.
İçinde yaşadığımız teknolojik ilerleme dünyasında, bir ibret ya da insanlara bir hakikati gösterme amacından uzak şekilde, Kehf suresindeki durumun bir daha yaşatılması için çalışmalar gerçekleştirilmektedir. Yine transhümanizm felsefesi etrafında meşruiyet sağlayan ve özellikle ölümcül hastalığı olan ya da gelecekte de yaşamak isteyen insanların son yıllarda çok fazla başvurduğu bir yöntem olarak öne çıkan “Kriyojenik Beden Dondurma” işlemi, insanlığın ömrünü uzatma ve hatta gelecekte bir daha diriltme amacı olarak öne çıkmaktadır. Bugün belli başlı ülkelerde yasal olan ve bu alanda çalışma yapan şirketlerle öne çıkan Kriyojenik Beden Dondurma, özellikle ultra zenginler içerisinde popülaritesi yüksek bir hayal.
Sinema ve edebiyatta da çok yoğun şekilde işlenen bu konu, özellikle son dönem bilim kurgu dizilerinde farklı görünümler üzerinden karşımıza çıkmaktadır. Bunlardan en çok bilineni ve dikkat çekeni İngiliz yazar Richard K. Morgan’ın kaleme aldığı ve Laeta Kalogridis tarafından dizileştirilen “Altered Carbon”. Dizi, konu olarak 250 yıl boyunca buzda yaşayan ve bu süreden sonra yeni bir vücutta dirilen bir mahkûmun, özgürlüğünü tekrar geri kazanabilmesi için, işlenen bir suçu çözmeye çalışmasını konu edinmektedir.
Dizide, Kriyojenik Beden Dondurma işleminin artık yaygın ve başarılı bir yöntem olduğu ön kabulü öne çıkmakta, birçok zenginin dondurulmuş alternatif bedenleri bulunmakta ve mevcut bedenleri yara aldığında yeni bedenlerinde tekrar hayata döndükleri görülmektedir. Bu kurmaca evrende yaşanan olaylar, elbette, her teknoloji konusunda olduğu gibi bir gerçeklik olarak kabul edilebilmekte ve bugün, bedenin dondurularak yeniden dünyada dirilmenin mümkün olduğu, inancı olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bilimsel yönden konuya baktığımızda sistem, kişilerin soğuk hava sistemleri içerisinde, bedenlerinin ve beden içerisindeki hücrelerinin kademeli olarak soğutulması ve -196 derecelere kadar varacak bir soğukluk içerisinde, bakımlarının yapılarak uzun yıllar dondurulmuş hâllerinin korunması etrafında işlenmektedir. Tarihte birkaç istisna dışında, donduktan sonra hayatına devam eden insanların olmadığı bilinmektedir. Ancak bu işlem bitkiler ve hayvanlar üzerinden denenmeye devam ediyor. Bunun yanında burada da başarılı olmuş bir gelişme yok. Özel tür kurbağaların kendi yaratılışları gereği, belli soğukluklar altında donmaları ve havalar ısınınca tekrar çözünüp hayata devam etmeleri durumu, henüz insan eliyle bu sistemin uygulanmasını sağlayabilmiş değil. Ancak buna rağmen bugün Kriyojenik Beden Dondurma işlemi yapan dört firma faaliyetlerini devam ettirmekte ve bin beş yüzden fazla insan, bu işlem için ödemelerini gerçekleştirip, bedensel anlamda ölmeye yakın olacakları zamanı beklemektedir.
Bu durum ve dondurularak gelecekte bir gün hayatına devam etme inancı, özellikle Asya ülkelerinde de karşılık bulmakta, Netflix’te gerçek bir olayın hikâyesi olan “Kriyoniks: İkinci Yaşam Umudu” belgeseli, ölmekte olan, çok sevdikleri bebeklerini kriyonik olarak dondurmaya karar veren bir ailenin yaşadıklarına odaklanarak, bu süreci izleyicilere aktarmaya çalışmaktadır.
Elbette bir umut olarak karşımıza çıkan bu teknoloji, insanların dünya hayatında karşılaştıkları zorlukları aşma umudunun bir yansıması olarak kendisini göstermektedir. Zira insanoğlu her zaman için hayatın zorlukları karşısında kendisini koruyacağına inandığı birtakım farklı araçları hep kullanmıştır. Lokman Hekim’in sahip olduğu ama bir ırmağa düşürdüğü ölümsüzlük reçetesinin farklı versiyonları her çağ ve gerçeklikte kendisine yeniden taraftar bulacak ve bu reçeteye şüphe duymadan inanan insanlar olacaktır. Burada üzerine düşünmemiz gereken asıl nokta, teknolojinin tam olarak ne olduğu, neleri sağlayıp aslında neleri asla sağlayamayacağı meselesidir. Çünkü günümüzde teknoloji ve teknolojik ilerleme, insanın sınırlılıklarının artık aşılacağı ve doğa karşısındaki zorlukların, gerçekliklerin insanı zorlamayan bir durum oluşturacağı inancı etrafında ele alınmaktadır.