İnsan Zihninin Sınırları Aşılırken Sorulması Gerekenler

Teknolojinin varacağı sınırları ya da teknolojinin insanlığı götüreceği son noktaları anlamak için sık sık atıf yapılan Matrix filmi, günümüzde transhümanitik felsefenin de tezlerini açıklamak için fazlaca başvurduğu bir film olarak önemini korumaktadır. Bir yanıyla Matrix’i anlamak geleceği anlamakla eş değer görülmekte, Matrix’teki mesajların aslında geleceği kuracak kişilerin attığı bir işaret fişeğini görebilme imkânını içerdiği söylenmektedir.

Matrix filmi bize erken bir zaman diyebileceğimiz 2000’lerin başında, yapay zekâların ilerlediğinde, insansı bir hâle geçip insanlara karşı nasıl hareket edebileceğini ve kurulan sanal evrenden çıkış için mücadele süreçlerini anlatır. Bir yanıyla spekülatif olan bu hikâyenin, ilerleyen yıllarda gerçekleşmeye başladığı, Metaverse iddiasının ortaya atılmasıyla birlikteyse tamamen gerçek olduğu iddia edilmektedir.

Filmde özellikle karakterin zihnine bağlanan bilgisayarla birlikte, kısa sürede sahip olmadığı yeteneklere sahip olması, birçok kez, bilgisayarlar sayesinde insanın kapasitesinin artırılıp arttırılamayacağı tartışmalarını gündeme getirmiştir. Teknolojinin geçmişe göre çok hızlı ilerlemeye başladığı 2010’lardan sonraysa bu ihtimal için ciddi yatırımlar yapılmaya ve bu konuda çalışma yapan laboratuvarlar kurulmaya başlandığını görmekteyiz.

Sadece Matrix’te değil şu sıralar Amazone Prime’da dizi yapılmasıyla tekrar gündemimize giren 2014 yılında William Gibson tarafından kaleme alınan The Peripheral romanında da zihnin sanal gerçeklik teknolojisi ile gelecek bir zamana aktarılmasını ve orada, farklı bir beden ama aynı ruhla geçmiş ve geleceğin kontrol edildiği bir evrende geçen hikâye anlatılır. Yine burada da teknolojik bir alet sayesinde insan hem zihinsel hem de bedensel sınırlarını aşarak daha önce deneyimlemediği ve gerçekleştiremediği birtakım eylemleri gerçekleştirebilir.

Kurmaca evrenin sürekli üzerine düşündüğü ve çeşitli eserlerle tartışmayı sürdürdüğü insan beyninin sınırlarının aşılması meselesinin yanında aynı zamanda insan beyninin dijital bir kopyasının üretilerek bedensel ölüm gerçekleşse bile zihinsel anlamda yaşamın -sanal evrende bile olsa-

devam edip edemeyeceği konusu fazlaca tartışılmaktadır. Yine bu konuya eğilen ve özellikle beynin dijital bir kopyasıyla sanal evrenlerde yaşamın sürdürülüp sürdürülmeyeceğini tartışan Amerikan yapımı yetişkin animasyon dizisi olan Pantheon da bu konuya farklı bir çerçeveden yaklaşır. Dizide, insan zihninin makineler aracılığıyla sanal ortama aktarılması ve kişilerin bu sanal evrende, büyük bir güçle yaşama imkânı kazanması anlatılıyor. Bununla birlikte yine sanal gerçeklik teknolojisi kullanılarak gerçek dünyadan bu sanal dünyaya bağlanılarak sanal evrende yaşamaya başlayan kişiyle gerçek zamanlı iletişim kurulması imkânının olduğu da görülüyor.

Bilim kurgu evreninde zaten bir şekilde sürekli ele alınan bu durumun örneklerini yine sinema ve edebiyat üzerinden artırabiliriz. Ancak son yıllardaki teknolojik gelişmelerle birlikte bu durum kurmaca evrenden çıkartılıp gerçek dünyaya aktarılmaya çalışılmakta, 2000’lerden itibaren birçok şirket, bilgisayar ve insan beyni arasında bir ilişki kurarak insanın kabiliyetlerini artırmanın imkânlarını arama yönünde çalışmalar yürütmektedir. Bu çalışmalar içerisinde son yılların en spekülatif ve en çok ses getiren adımıysa Amerikalı teknoloji girişimcisi Elon Musk’ın kurduğu “Neurolink” şirketi. Bir şekliyle kurmacadan gerçeğe dönüşün en büyük ihtimali olarak konuşulan onun geliştirdiği bu proje, birçok risk ve sorulması gereken pek çok soruyla karşımızda duruyor.

Proje, robot hekimlerin yer alacağı bir ameliyatla insan beynine zarar vermeden saçın on katı küçüklüğünde kabloların insan beynine yerleştirilmesi daha sonra da bilgisayarla kurulacak bir bağlantı ile beyin-bilgisayar arayüzü üzerinden demans, Parkinson, hafıza kaybı gibi hastalıklara çare olmayı amaçlıyor. Tabii sadece bununla da kalmıyor, aynı zamanda, zaman içerisinde insan beynindeki anıların sanal disklerde depolanması ve hatta insan beynine yerleştirilecek sanal disklerin de hafızayı kopyalamaya hatta insan hafızasına yardımcı bir şekilde depolama yapmaya başlaması da hedefleniyor. İnsanın en büyük korkusu olan yapay zekâlara yenilmek ve dünyanın bir şekliyle yapay zekâlar tarafından ele geçirilmesi ihtimalini de göz önüne alan Elon Musk, projesi sayesinde yapay zekâ ve insan arasında bir birliktelik kurarak daha güçlü insanlar oluşturmayı ve bunula birlikte de yapay zekâ karşısında geriye düşmemeyi arzuluyor.