İbn Cabir*
Arapçadan Çeviren: Dilan Gülmüş
Bağrımın tam ortasında bir hasret tutuşuyor,
Öyle bir hasret ki sığdırmıyor gözlerime uykuyu,
Gece gömleğini giydiği vakit, binitleri harekete geçirin diyen kervan başlarından gayrısı cezbetmedi beni.
Haşimî Peygamber’i anmayı sakın bırakma! O hatırlandığı lahza, gözyaşları özlemle, çoşkuyla akar.
Ey kervan sürücüsü! Nasıl mutlu olacaksan sür kervanını, pınarları ister sabah geç, ister gece.
Merhamet et bize, onun özlemiyle sızlanıp acı çeken nefse!
Bırak! Gece karanlık olsun sür kervanını, ona olan özlemim, beni onun yurduna çekiyor,
Ey develeri süren! Senin özlediğin bizim de hasretini çektiğimizdir,
Haydi! Çık her iki vadinin de yukarısına,
Nübüvvet evine doğru en yükseklere çık!
O hidayet evi ki senin yolun olsun,
O yolun taşını tıpkı bir inci, kumunu misk, otlarını da menekşe gibi göreceksin!
Mucizelere haiz olan Ey Peygamber!
Senin mucizelerin kalbi mühürlü ve dili kilitli olanlar içindir.
Ey zayıfın ve güçsüzün kapısına sığındığı kişi!
Senin yüceliğin kapına sığınanı kaybetmeyi reddeder.
Günahlarım haddimi aştı, hatalarımdan ancak senin şanınla kurtaracağımı umuyorum.
Ne olur Ey Efendim! Tut elimden, medet et bana, günah denizinin kasvetinde yok oldum.
Cehennem nârı alevlendiği vakit beni, senin şefaatinden başka kim kurtaracak?
Şayet senin şefaatin bir sadaka olsaydı, benden başka kimse bu sadakaya muhtaç olamazdı.
Allah Teâlâ sana salat ve selam eylesin, ta ki karanlık aydınlığa kavuşuncaya, sabah ışığıyla parıldayana kadar!
Ey güzel kokularını misk gibi serpen, salat ve selam senin ve ashabının üzerine olsun!
*İbn Cabir, 1299’da İspanya’nın Endülüs bölgesinde bulunan Meriye’de doğmuştur. Yukarıdaki çeviri İbn Cabir’in kırk sekiz beyitlik “Cimiyye” kasidesinden bir bölümdür. Arap dili, hadis, fıkıh gibi birçok alanda döneminin en meşhur âlimlerinden ders alan şair, şiiri ilmî konuları aktarmada bir vasıta olarak görmüştür.