Söylene Söylene Değişmiş

Kimi kelimeleri telaffuz ederken ortalığa anlamının yayıldığını hissediyor musunuz? Ortalık, kelimenin vücut bulmuş hâli gibi olmuyor mu? Olmuyor mu? Oluyordur, oluyordur. Bakın mesela bana öyle gelen kelimelerden birini bırakıveriyorum buraya: Asude.

Kelimeye Nurullah Genç’in bir şiirinde rastladığımdan beri bir yakınlık besliyorum. “Avareyim, asudeyim, yorgunum / Bilmiyorum neden sana vurgunum.” Tek başına şiirin lirizmini sırtlanmış gibi. Tek başına şiirin kendisi hatta. Bugün onu ve onunla kardeş kimi kelimeleri ağırlayacağız yazımızda.

Farsça kökenli kelime; dinç, rahat anlamına gelmekte. Farsça “asudan, asay-” dinlenmek, huzurlu olmak fiilinden türeme. Âşık Paşa’nın Garibname’sinde (1330): “Kimi yohsul kimi baydur kimi bek / Kimi asude kimi dartar emek” (Kiminin rahatı yerinde / Kimi sıkıntı çeker) dizelerinde de rastladığımız kelime, çoğu edebî eserde parıldayan kelimelerden. “Melal-i ruhumu asude dalgalar avutur.” diyen Hüseyin Siret’e ve “Ölüm asude bahar ülkesidir bir rinde” diyen Türk şiirinin kutup isimlerinden Yahya Kemal’e selam olsun.

Bu nahif kelimeyle aynı köklere sahip bir başka kelime ise asayiş. Hemen kulaklara geliveriyor: Asayiş berkemal mi? Daim berkemal olması duasıyla biraz da bu kelimeye bakalım. Kelime, asudeyle aynı fiilden türeme. Sadece sonuna aldığı “-iş” ekiyle bugünkü formunu almış. Güvenlik ve genel emniyet anlamlarının yanında; rahat, huzur, sükûnet anlamlarını da haiz. 1300’de yazıya geçirilen Mukaddimetü’l Edep’te “asayiş kıldı” Âşık Paşa’nın Garibname’sinde (1330), “Ne asayiş var bularda ne emek” ifadeleriyle geçer. Asayiş ve asude bir başka kelimeyi daha bize işaret eder: Esen. Yukarıda değinmiştik ama bu kelime de tıpkı yazıda bahsettiğimiz diğer kelimeler gibi ortalığı yarpuz ferahlığına sürükleyen kelimelerden. Aynı fiilden yani Farsça “asudan, asay-” dinlenmek, huzurlu olmak fiilinden türeme kelime; afiyette, sıhhatli, ferah anlamlarına geliyor. Kimi kaynaklara göre ta Eski Türkçeden beri kullanılıyor. “Dil epsem olsa baş esendir.”, atasözünü ve “Gelüben Sivas’a ol uzun Hasan / Zulüm kılmış kala mı anda esen” (Enveri’den) dizesini örnek olarak alabiliriz. Ama “esen”in Orta Farsçada karşımıza çıkan ve aynı anlamı taşıyan “âsân”dan alıntı olduğunu savunanlar da var. Yine de bu, teyite muhtaç bir bilgidir.

Bu yazıda güzel bir üçlemeyi ele aldık. Birbirini çağıran üç kelimeyi. Asude, asayiş ve esen. Her biri, ömrünü farklı mevzilerde geçirse de aynı şarkıyı tamamlayan notalar gibi. Sanki şarkı başlıyor da onlar bir yerlerden ortaya çıkıyorlar gibi. Farklılar ama bu farklılık öyle araya uçurumlar koyan türden değil. Birbirine çok benzeyen kardeşler gibi. Ama biri güvenliğe, beriki dinginliğe öbürü de sıhhate çalışıyor gibi.

“Nereden gelirse gelsin” le başlayan bir cümlesi var Sait Faik’in. Hadi onu incitmeden çarpıtalım tam da burada: Nereden gelirse gelsin, bir asudelik, esenlik ve asayiş sesi gelmedi mi fena!

Vesselam.