Ömür dediğin…
Bir küçürek öykü ömür dediğin. Yahut bir varmış bir yokmuş.
Hayatınızda olmazsa olmaz dediğiniz üç şey?
Sağlık, seyahat, fotoğraf.
Bir koku var sizi çocukluğunuza götüren, o koku nedir?
Leylakların kokusu.
Akademisyen ya da fotoğrafçı olmasaydınız ne olurdunuz?
Öğrenciliğimde ticaretle uğraştım. Tüccar olurdum herhâlde.
O kitabın/öykünün kahramanı sizi neden çok etkiledi?
Refik Halit’in “Eskici” hikâyesi. Hikâyenin küçük kahramanı Hasan. Hâlâ sarsar beni gurbet hikâyeleri…
Özlemek deyince aklınıza ilk gelen?
Sokakta, bahçede geçen çocukluk günlerim.
Hayatınızda “bu benim kırılma noktam” diyebileceğiniz bir ânınız...
1994 yılının 5 Nisan ekonomik krizi. Öğretmenliğe başladım o yıl.
Mevsimlerden hangisi?
Bahar. Dünya kendini yeniliyor.
Tarihte bir olaya şahitlik etme imkânınız olsa, hangi olayı seçerdiniz?
Sümerlerin III. Ur Sülalesi çağı. Yaklaşık 100 yıl süren o dönemin orta zamanı.
Cevabını çok merak ettiğiniz bir soru?
Nereye gidiyoruz?
Kederlendiğinizde yaptığınız şey?
Uyumak.
Hayatta rafa kaldırdıklarınız?
Güvenilmez insanlar.
Rol modelim dediğiniz kişi?
İmam Ebu Hanife.
En sevmediğiniz özelliğiniz?
Nasıl başa çıkılacağını bildiğim hâlde ertelemek. Hazır reçeteyi de yazayım. Bir; zamanı ve şartları beklemeden hemen başla. İki; mükemmeliyet arama.
Geçerken görmek istedikleriniz…
Trans Sibirya treniyle Asya’nın doğusuna ulaşıp denizi görmek. Bir seyahatname yazmak. Umarım yazabilirim.
Ruhunuz nereli?
Bu dünyadan değil.
Bir notunuz var mı?
Teşekkür ederim. İlginç oldu benim için.