Bugün, başımızı nereye çevirsek, hangi sohbete kulak misafiri olsak, kiminle konuşsak, herkesin tek hayalinin kısa yoldan uzun mesafe katetmek, kolay yoldan zor olanı başarmak, dikenlere bulaşmadan güllere sahip olmak olduğunu görüyoruz. Okuduklarımıza, yaşadıklarımıza, izlediklerimize ve dinlediklerimize uymayan bu hayallerin, dijital dünyanın sahte vaatlerinden biri olan hemen her şeye şimdi ulaşma hülyasından, herkes köşesini kaptı ortada bir tek ben kaldım, hissinden kaçış planından kaynaklı olduğu bir gerçek.
Sanal dünyanın caddelerinde rast geldiğimiz insan hikâyelerinde ilk gözümüze çarpan şey, doğru yatırımı yapan, sanal dünyanın ana caddelerinde kendisine yer bulan, doğru kişilerle bağlantı kuran kişilerin başarıları oluyor. Bu hikâyelerdeki insanları gördüğümüzde, kendimizi geç kalmış, hayatı ıskalamış, bir an önce bir yerlere yetişmek için acele etmesi gereken kişiler olarak görüyoruz. Ancak sanal dünyanın kolay kazanan, çok tanınan, her adımında beş adım ilerleyen insanlarının hikâyelerinde bir sahtelik olduğunu, gül bahçesinde yürümek istiyorsak elbette bir yerlerimizin kanaması gerektiğini, herkesin zamanının kendine has olduğunu ve aslında kimsenin bir şeyi kaybetmediği gerçeğini unutuyoruz.
Dijital teknolojiler ilerledikçe karşımıza yeni kavramlar, araçlar, tehditler ve fırsatlar çıkıyor. 2008 yılında hayatımıza giren Blockchain tabanlı kripto paralar, mevcut sistemi dönüştürme potansiyeli olan, gündelik hayattaki birçok işlemi kolaylaştırma imkânı olan ve en önemlisi de dijital dünyayı herkese açık, kayıt altında tutan, şeffaf bir sanal dünya deneyimi sunma ihtimali olan bir teknoloji. Bunun yanında, sistemin sürdürülmesi için madencilere ödül olarak jetonların verilmesi, bu jetonların borsalarda alınıp satılması imkânıyla birlikte de dijital bir ekonomi yaratarak, yeni bir ödeme ve satın alma aracı olarak dijital jetonları hayatımıza sokan bir yapı. Bu, işin biraz teknik kısmı. Bu yeni teknolojiyle birlikte ortaya çıkan ekonomik varlığa ulaşmak herkesin hayali. Özellikle ilk Blockchain tabanlı ödeme ve transfer sistemi olan Bitcoin’in kısa sürede çok fazla değer kazanmasıyla birlikte, hemen herkes sanal dünyanın vaadi olan kısa yoldan hemen hedefe varma ihtimaline inanmaya başladı.
Long ve Short Arasında Kaybolan Hikâyemiz
Bitcoin’in aşırı değer kazanması ve hemen herkese kısa yoldan milyoner olma hayali sunmasıyla birlikte kripto para borsaları hızlıca arttı. Bu borsalarda işlem yapanların sayısı her geçen gün fazlalaştıkça zengin olanların hikâyesi bir efsane olarak dilden dile, kulaktan kulağa aktarılmaya başlandı. Dijital dünya sakinlerinde görülen en yaygın hastalık olan her şeye geç kalmış, bir şeyleri kaçırmış olma hissi, borsalara rağbeti daha da artırdı. Bitcoin’den sonra ortaya çıkan Altcoinler, yeni yeni popülerleşen ve zengin olma ihtimalini en çok yükselteceği düşünülen Shitcoinlerle birlikte sanal dünyanın köşebaşlarında borsa yatırımcısı olanları görmek daha da kolaylaştı.
Aslında herkesin çok temel ve makul bir hayali vardı: Zaten gittikçe zorlaşan dünyada biraz olsun serinlemek, az bir birikimle çok fazlaya erişmek, gelecekte daha rahat bir hayat sürmek. Bunu sağlayabilmek için borsalarda değer gören kripto varlıkları alıp satan insanlar kaldıraçlı işlemlerle 1 birim olan parasını 10 birimmiş gibi kullanmak için kaldıraçlı işlemler yapmaya başladı. Kazanırken 10 kat kazanmak mümkündü. Yani öyle anlatılıyordu. Ayrıca long işlem olarak adlandırılan kripto varlığının düşeceği öngörüsüyle ya da short işlem olarak bilinen kripto varlığın yükseleceği inancına yatırım yapmaya da başlandı. Çocuklukta eğlenerek bindiğimiz tahterevallinin yerini aldıran kaldıraçla birlikte, short ve long pozisyonlar arasında gidip gelmeye başladı insanlar. Kazandığından çoğunu hatta kaldıraçlı işlemler nedeniyle küçük birikimini de kaybetse oyunun heyecanı ve bir şekilde şansın, deneyimin ve elbette bilginin yardımına duyduğu inançla oyun alanından ayrılmayı reddetmeye başladı.
Çünkü vaat çok net bir şekilde karşımızda duruyordu, bir kulaç daha atsak ereceğimiz karayı görüyorduk. Bir adım sonra Meksika sınırını geçmek üzereydik, atacağımız son taş on kuşu bize getirecekti. Biliyorduk, zira bunu yapan milyonlar olduğuna dair hikâyeler duyuyorduk. Kestirme yol önümüzde duruyor ve bizi bekliyordu. Sadece borsada doğru zamanda hazır bulunup, satış ya da alış emrini fırsatın en yoğun olduğu anda verebilirdik. Mümkündü. Bu o kadar mümkündü ki dersleri dinlemek, yapmamız gereken işleri yapmak, ilerlemek yerine durup bir köşede borsayı seyretmeyi, geleceğe dair hayallerin içine dalmaktansa bir ihtimal olan kısa yoldan gitme ihtimalini herkesten önce değerlendirmeyi tercih ettik. Ya sonra?
Güzel İhtimaller Acı Gerçekler