İnsan Yol Bulmalı Kendine

İzlediğim bir Amerikan filmi şöyle başlıyordu. Giyim mağazasında kıyafetlere bakan başrol oyuncusu, aradığı bedeni bulmak üzere satış elamanına seslenir. Satış elemanı o esnada arkadaşı ile sohbet etmektedir, müşteriye dönüp baktıktan sonra sohbetine kaldığı yerden devam eder. Müşteri bir süre beklemesine rağmen kendisiyle ilgilenen olmaz. “Pardon bakar mısınız?” dese de satış elemanı, adamı pek de önemsiyormuş gibi görünmez. Oldukça sinirlenen müşteri hızlı birkaç adım atar ve sert şekilde kadının kolunu tutarak “Şu gömleğin aradığım bedenini getirir misin?” diye çıkışır. Kadın bu sert çıkış karşısında avazı çıktığı kadar bağırır ve güvenlik görevlisi kadrajda yerini alır. Müşteri, şiddet içeren bu davranışından ötürü eyalet polisine teslim edilir. “Ben kimseye zarar vermek istemedim, sadece gömleğin bedenini almak derdindeydim.” dese de sonuç değişmez ve çıkarıldığı mahkeme, şiddet eğiliminin tespiti için psikiyatra sevkini uygun bulur. Gömlek almak isterken düştüğü bu durum müşterinin canını sıksa da doktor kontrolünden sonra bu olayın kapanacağından emindir. Çünkü kendisini genelde sakin ve uyumlu biri olarak tanımlar. Elbette hikâye istediği gibi devam etmez. Doktor, görüşme esnasında yakaladığı ipuçları sayesinde uzun süreli destek alması gerektiğine karar verir. “Bu kabul edilir şey değil, ne var kolunu tuttuysam, sadece bana bakmasını sağladım. Ayrıca yaptığım ufak bir hareketti, benim yerimde kim olsa öfkelenir ve daha fazlasını yapardı.” diye kendini savunması karşısında doktor “İki tür asabi insan vardır, dışa vuranlar ve içine atanlar. Dışa vuranlar herkes tarafından sinirli olarak addedilirler. En basitinden bağırarak konuşmak âdetleri olmuştur. Ama içine atanlar sakin durup birden patlarlar ve çevreye ya da kendilerine verebilecekleri zararı kimse kestiremez. Kabul etmesen de davranışların senin içine atan tiplerden olduğunu gösteriyor. O yüzden beraberliğimiz zaman alacak.” Birkaç dakikalık kesitini alıntıladığım film; asabiyeti, şiddeti ve bunlar üzerine psikolojik bir yaklaşımı konu edinerek devam ediyor.

Öfke; üzüntü, sevinç, korku, şaşkınlık, güven ve daha nicesini sayabileceğimiz duygulardandır. Onu konu alan nice edebî eser, film senaryosu ya da psikoloji kitabı vardır. Bu duyguyu herkes kendince tanımlar, kendince davranışlarına yansıtır. Biraz da ipe sapa gelmez dendiğinden insanlar kendisine pek yakın etmek istemezler öfkeyi. “Niye bu kadar öfkelendin ki?” diyecek olsa biri, daha çok öfkelenir insan ama yine de saklamaya çalışır hislerini. “Öfke kötü bir şey mi?” diye sorulan Doğan Cüceloğlu soruyu “Elbette hayır, öfke Allah’ın biz insanlara lütfettiği çok önemli duygulardandır.” şeklinde cevaplar. Psikolojide öfke, insanın saygıdeğer kişiliğini ve onurunu korumasını sağlayan alarm sistemi olarak tanımlanır. Bu açıdan bakıldığında ne denli gerek duyulan bir his olduğu da ortaya çıkıyor.

Öfkeyi toplum nazarında utanılacak ya da sakınılacak hâle getiren şey ise insanın öfkelendiğinde sergilediği davranışlar elbette. Kontrol edilemeyen ya da iç dünyada işlenemeyen öfke, başta kişinin kendisi olmak üzere birçok kişiye zarar verebilecek durumlara sebep olabilir. Kendini engellenmiş, baskılanmış, tedirgin ve tehlikede hisseden insanın tepki göstermesi kaçınılmazdır. İnsan nasıl tepki vereceğini ise zamanla öğrenir. Yetiştiği aile ortamı, arkadaş çevresi belki mahallesi çocukluktan itibaren davranışlarına katkıda bulunur. Aşırı tepkiler veren insanlara maruz kalan insanların da bu davranışlardan zaman içinde etkilendiği görülür. Aksine duygularını kontrol edebilen, sakin insanlarla hemhâl olanlar ise daha mutedil hareket ederler. Burada insanın irade sahibi bir varlık olduğuna geçiş yapmak gerekiyor sanırım. İslama göre insan hem dünyevi hem uhrevi tözler taşır. Bu zıtlıklar arasında insan, erdemler ve ahlaki tutumlar anlamında olumlu ya da olumsuz taraflara yönelebilir. Seçimlerinde özgür ama onun sonuçlarından sorumlu olan insan, öfkelendiği anda nasıl bir tutum sergileyeceğini de iradesiyle belirler. Kimi insan ortam değiştirmek, dışarı çıkarak hava alıp sakinleşmeye çalışmak gibi olumlu tepkiler verir. Kimileri ise bağırmak, hakaret etmek, kırıp dökmek ya da fiziksel şiddet uygulamak gibi hiç de istenmeyen davranışlar sergiler.