İnsan, varlık sahasına çıktığı ândan itibaren bir taraftan kendini bulma, bir taraftan da bir Yaratıcı arama çabası içinde oldu.
Ait olduğumuz kültürle bizi kuşatan popüler kültür arasındaki derin kırılmanın, fiziksel ve ruhsal dünyaları altüst eden bir hortum etkisi yarattığını görmek durumundayız.
Toplumun ortak kelime dağarcığına dâhil edilen deizm bir gerçekliktir, tarihte vardı ve şimdi de var. Fakat deist olanların sayısının giderek arttığı söylemi kasıtlı, bilinçli bir algı operasyonunun parçasıdır ve dolayısıyla bir mittir.
Bugün dinlerin veya mezheplerin savaşları gibi görünen çatışmalar, gerçekte yeni bir küresel medeniyet inşası peşinde olanların savaşlarıdır.
Deizmin tanrısının tanrılık vasfına yaraşır tek özelliği yaratıcı olmasıdır. Evreni, insanı ve doğayı yaratmıştır ve dikkat edilirse bu yaratma ilk yaratma ile sınırlıdır.
İçinde bulunduğumuz yüzyılı, katı olanın buharlaşma, ağır olanın hafifleme, sıkı olanın çözülme, değerli olanın değersizleşme sürecinin hızlandığı bir zaman dilimi olarak görebiliriz.
Anlam haritası tarumar edilen ve idraki yabancı bir harita müsveddesi ile tanıştırılan genç, bir sonraki aşamada, parçası olduğu toplumun değerlerini reddetme sürecine girer.
Deistlerin Hıristiyanlığın köklerini doğal dine götürme çabalarında Yunan filozoflarının Tanrı hakkındaki görüşlerinden esintiler vardır.