Memduh Şevket Esendal

Aslını sorarsanız marifet,

hayatın içinde hayata uymayan bir şeydir!

Benim dilim kısa...

İstediklerimi anlatabilmek güç...

Günümüzde daha çok öykü sözcüğüyle karşılanan hikâye, insanlık tarihi kadar eski bir türdür. Eskidir zira insanın olduğu yerde bir şekilde eylem gerçekleşecektir, hikâyenin bel kemiği de olaya dayanır. Hatta Kur’an-ı Kerim’de ilk insanın yaratılışına dair anlatılanlar düşünüldüğü zaman, henüz bu dünyaya gelmeden önce bile insanın bir hikâyesinin olduğu fark edilir: Allah’ın meleklere insanı yaratacağını haber vermesi, meleklerin itiraz edişi, Allah’ın “Şüphe yok ki ben sizin bilmediklerinizi bilirim!” buyuruşu, Hazreti Âdem’in yaratılışı, kibri yüzünden itaat etmeyen şeytanın kovuluşu ve ardından ilk günah... Hepsi ilk ve asıl hikâyeye götürür okuru.

Tabii salt olaydan ibaret anlatıların, edebî bir tür olan hikâye formuna dönüştürülmesi daha yakın dönemlerde gerçekleşir. Türk edebiyatının özgün örneği Dede Korkut Hikâyeleri’nde de görüleceği üzere tür, aşağı yukarı on birinci yüzyıldan itibaren destan ve masaldan ayrılıp kendi yolunu tutmaya başlar. Nihayet on dokuzuncu yüzyılda, adına olay öykücülüğü denilen başlı başına bir tarza dönüşür. Anton Çehov’la birlikteyse durum öykücülüğü ortaya çıkar.

Söze durum öyküsü ifadesi dâhil olmuşsa lise yıllarına dönmemek ne mümkün, değil mi? Evet, lise yıllarından aşina olduğumuz bilgilerden birisi de Türk edebiyatında durum öykücülüğünün ilk temsilcisinin Memduh Şevket Esendal olduğudur. Âdeta “Olay öykücülüğünün en önemli temsilcisi Ömer Seyfettin, durum öykücülüğünün ilk temsilcisi Memduh Şevket Esendal’dır.” cümlesi kalıp bir ifade gibi hafızamızda yer eder. Oysa kalıp ve kuru ifadeler, gerçek edebiyat bilincinin ve okuma sevgisinin uzağındadır. Olması gereken, eserle doğrudan temas kurmaktır; hiç olmazsa sanatçıyı kısa ve kalıp bilgilerin dışında tanımaya çalışmaktır. Şu hâlde bu yazıda amacımız, Memduh Şevket Esendal ismini sınırlı da olsa kalıp ifadelerin dışında hatırlamak ve dikkatleri bu öncü kalemin şahsiyetine çekmek olsun.

Memduh Şevket Esendal 1883’te Çorlu’da dünyaya gelir. Babası Şevket Bey varlıklı bir çiftçidir. Annesiyse Emine Şadiye Hanım’dır. Aile, Balkan Savaşları nedeniyle çiftliklerini bırakıp İstanbul’a taşınacak, savaş sonrası yeniden Çorlu’ya dönecektir. Dönem şartları yüzünden de Memduh Şevket düzenli eğitim alma fırsatından mahrum kalacaktır. Yine de kendini geliştirmekten geri kalmayacak; Arapça, Farsça ve Fransızcayı kendi gayretleriyle öğrenecektir.

Babasının ölümü, savaşın yıkıcı etkisiyle mal varlıklarını kaybetmeleri gibi nedenler, Memduh Şevket Esendal’ın omuzlarına büyük bir sorumluluk yükler. O artık çalışıp ailenin geçimini sağlamak zorundadır. 1907’de memuriyete başlar, bir yıl sonra da dayısının kızı Ayşe Faide Hanım’la evlenir. Çiftin Mehmet, Ahmet ve Emine adında üç çocukları dünyaya gelecektir.

Aynı zamanda İttihat ve Terakki üyeliği bulunan Memduh Şevket Esendal, teşkilatın verdiği görevler sırasında Anadolu’yu tanıma olanağı bulur. 1915’te Teşkilat-ı Mahsusa’nın Ankara temsilcisi olur. 1918’de İstanbul işgal edilip İngilizler peşine düşünce bir süre İtalya’ya kaçmak zorunda kalır. 1920’de Millî Mücadele’ye katılmak için Ankara’ya geçer. Burada devletin kuruluş sürecine bizzat dâhil olup önemli görevler üstlenir. Ki Türkiye’yi yurt dışında temsil eden ilk isim olması bile başlı başına bir başarı hikâyesidir.

1921’de, Türkiye’nin ilk yurt dışı temsilciliği olan Bakü’ye elçi olarak gönderilir. Büyükelçilik açılmadan önceki hazırlıkların yapılmasını amaçlayan bu tür görevlere orta elçilik denilir. Hâliyle Memduh Şevket Esendal, Türkiye’nin ilk orta elçisidir. Bakü’de özellikle Birinci Dünya Savaşı’nda esir düşmüş Türklerin Anadolu’ya dönebilmeleri için çaba sarf etmiştir. 1924’te yurda dönen Memduh Şevket Esendal, çeşitli kurumlarda coğrafya öğretmenliği yapar, arkadaşlarıyla birlikte Meslek adında haftalık siyasi bir dergi çıkarır. 1925’te Tahran elçisi olarak atanır, 1930 yılına kadar da bu görevi sürdürür. 1931-1933 arası Elazığ milletvekili olarak görev yapar fakat 1933’te Kabil büyükelçiliğine atanınca milletvekilliğinden istifa etmek zorunda kalır. 1941’de Kabil’deki görevinden ayrılır ve hayatını kaybeden Salih Bozok’un yerine Bilecik milletvekili olarak yeniden Meclis’e girer. 1945’ten sonraysa sadece edebiyatla ilgilenir. 16 Mayıs 1952’de beyin kanamasından hayatını kaybeden Memduh Şevket Esendal’ın mezarı, Ankara Cebeci Asri Mezarlığı’ndadır.