İnsan doğar. Doğrudan doğar. Biyolojinin, anatominin, beden bilimin insanı hücreden, kandan, etten deriden, kemikten ilikten gördüğüne bakmayın; insan doğrudan insandır. İçtiğimiz su nasıl doğrudan su ise doğan güneş nasıl doğrudan güneş ise insan da öyledir; canıyla gönlüyle, sözüyle, eylemiyle, hatasıyla, sevabıyla öyledir.
Hatası sevabı demişken, bilirsiniz eski kitapların arasından tek sayfa hâlinde hata sevap cetvelleri çıkardı. Musahhihin gözünden kaçan tashihlerin düzeltisinin yer aldığı, hangi sayfanın hangi satırında hangi kelime yanlış yazılmışsa onun nasıl yazıldığı ve doğrusunun ne olduğunu da gösteren bu cetveller dil sadeleştikçe “doğru-yanlış cetveli” adını alarak bir süre daha devam etti.
İnsan hatadan münezzeh değildir. Hata eder. Hatta, çok hata eder. Kemal Tahir’in romanlarında kullandığı meşhur kalıpla söylersek: “Ne denilmiştir? Hatasız kul olmaz, denilmiştir.” Marifet, sevabımızın yani doğrumuzun hatamızdan yani yanlışımızdan çok olmasıdır.
Söylediğimiz ve eylediğimizden ibaretiz. Daha çok da eylediğimizden ibaretiz.
“Eğrisi doğrusuna denk geldi.” sözü insanın eğriliği ve doğruluğu için değildir.
Eğri olanı doğrultabiliriz. Kalem gibi ağaçlar yetiştirebiliriz. Kalem gibi insanlar yetiştiremeyiz. İfade için mecaza sığınmak zorunda kalsa da insan, eşyadan ve diğer canlılardan başka bir doğrunun insanıdır.
Dildeki fakirleşmenin hata tuzağına düşerek başka canlılar da doğar diye beni yalancı çıkarmaya kalkmayın; çiçek açar, koyun kuzular, inek buzağılar, ağaç ışkınlar, keçi oğlaklar, köpek enikler ve insan doğar. Doğmanın doğruyla, doğrunun hakikatle ilişkisini sağlıklı kurduğunuzda ancak hakikatli olursunuz.
Ne güzel şeydir hakikatli olmak! Hakikatli olmak, Hakk ile bağ kurmaktır. O zaman ancak birine hakkım geçmesin diye istikamet sahibi olmaya adarsınız kendinizi.
Hakikatli olmak yalana meyletmemektir.
Hakikatli olmak söz verdiğinde sözünde durma cehdi göstermektir.
Hakikatli olmak emanete sahip çıkmaktır.
Elbette her şeye yetişemeyiz. Elbette irademizin bir sınırı vardır. Ne var ki doğmuş olmanın, yani insan olmanın bilinciyle “doğru” hareket ettiğimizde, yüzümüzü fıtratımıza döndüğümüzde, kalbimizin tortu bağlamasına müsaade etmediğimizde Allah yardımcımız olacaktır.
Şairin dediği gibi: “Yardımcısıdır doğruların Hazreti Allah”