Söylene Söylene Değişmiş

Aramak anlamında kullanılan en eski fiil izlemek imiş. İzlemek, yani iz. İz, ayak izinden geliyor. İnsanın, hayvanın ayak izi. Ayakların değdiği yer ise yol. Ayak izlerini takip etmek anlamında izlemek. Ne manidar geliyor kulağa. Küçükler büyüklerin ayak izlerini takip eder derken tüm derinliği ile ifade ediliyor kelime. Ama şimdilerde izlemek dendiğinde bir şeyi seyretmek anlıyor oluşumuz insanı üzüyor. Ayak izi takip etmek yani tecrübeden ders alır olmaktan oturup izlemeye evrilmek... Öylece bakmak. Atıl olmak. Bu anlam kelimeye hiç yakışmamış sanki. Hele ilk kullanımını yani aramak anlamını düşünürsek. Tüm Türk dünyasında hâlâ aramak yerine izlemek ve izdemek kullanılırken Oğuz Türklerinde aramak fiili kullanılmış. Diğer kelimeler ise izlemek ve istemek gibi anlamlar ile yoluna devam etmiş.

Güzel ama izlemekten aramaya evrilen süreçte aramak ne idi, “ara” ya da “ar” kökünden mi geliyor? Hayır, kelimenin eski kaynaklarda yer alan hâli; “arkamak”. Ama buradan da kelime kökeni “arka” yani “art” ile ilişkili diyemiyoruz. Ark, su yolu. Çoğu Türkoloğa göre Türklerin eskiden beri su yolu denilen ark ile ilişkileri vardı. Ark da bir yol olduğuna göre arkamak; su yolu bulmaya çalışmak ya da su kanalı açmak için toprağı kurcalamak. Buradan, bulmaya çalışmak anlamına doğru bir yolculuk yapmış.

Peki, insan ne arkar yani ne arar?

Her beşer şu dünyaya geliş amacını arar durur. Kimi yüksek sesle duyar ve kabul eder yolunu bulur. Kimi kısık sesin peşinden koşar ha koşar yine yolunu bulur. Kimi yol üstünde doğar. Kimi yolun anlamını bilmez olur ama içi coşar. Kimi sese doğru gitmeyi reddeder. Ama bir şekilde herkes arar da arar. Aradığını bulmak ise insanın iradesinin üstüne Rabbimizin hidayetinin gelmesindendir. Ne demişler “Aramakla bulunmaz ama bulanlar hep arayanlardır.” ya da “Yürümekle varılmaz ama varanlar hep yürüyenlerdir.”