Söylene Söylene Değişmiş

Kıymetini bilenler dalında salınışını daha çok severler. Kimisi bir kitabın sayfaları arasında o ânla birlikte kurutur. Kimisi için onu görmek memleketinin dağlarını görmeye denktir. Kimisi nazeninliği anlatırken kimisi de gücün onun o kırılgan tabiatına nasıl gizlendiğini açıklarken zikreder onu. Bilmem tahmin edebildiniz mi? Evet bu yazıda yeryüzünün süslerinden, çiçeklerden bahsedeceğiz. Gözünüzün önüne en sevdiğiniz çiçeği getirin ve başlayalım.

Çiçek kelimesi Eski Türkçede karşımıza “çeçek” olarak çıkıyor. Ki bunların Uygurca metinler olduğunu ve 1000 yılından daha da öncelere dayandığını belirtelim. Yine Kaşgarlı’nın Divân-ı Lügâti’t-Türk’ünde (1073) çiçek hastalığını anlatmada da kullanıldığını görüyoruz. Kelime Moğolcada “çeçeg” şeklinde karşımıza çıkıyor. Türkçeden alıntı olduğunu belirtelim. Ön seste “ç” etkisiyle sesli incelmesi yaşanmış ve günümüzdeki kullanımını kazanmış.

Söz bu yeryüzü süslerine gelmişken kimi çiçek isimlerine de yakından bakalım. Mesela adına devirler açılan, kimi mitolojik anlatılara konu olan laleye ne dersiniz? Lale, Ferhat’ın gözünden düşen yaş mıdır ya da Fars diyarında, yaprak üstündeki çiğ tanesine düşen yıldırımın neticesinde mi zuhur etmiştir? Bunun cevabını ehline havale ederek susalım ama kelime kökenine bakmaktan da geri durmayalım. Kelime Orta Farsça “alalag”dan türeme. Kırmızı şey, anemon demek. Kökü ise “lal” ile aynı, yani kırmızıyla. Türkçede gelincik anlamında kullanılmış. Mesela Erzurumlu Kadı Mustafa Darir’in Kıssa-i Yusuf’unda (1377’den önce), “Ağzı beste sözi şekker yüzi gül / Lāle sünbül nergis ola ana kul” şeklinde geçen kelime gelincik anlamındadır. Kelimenin bugünkü manasıyla kullanılmasıysa XVII. yüzyıl sonrasına rastlıyor.

Ahmet Vefik, Lehçe-i Osmanî’sinde (1876) Japonya’dan gelme maruf pembe bir çiçektir, diyor “ortansiya” için. Ortansiya tanıdık gelmeli. Ortancadan bahsediyoruz evet. Ana vatanı Japonya olan bu çiçeğin Japon anlatılarında özel bir yeri var. Kelimenin kökeni Fransızca “hortensia”. Bir süs çiçeği anlamına geliyor. Ama ilk kullanımı Teodor Commerson nam Fransız bir botanikçiden sebeptir. Bu Fransızca sözcük, hortensia, Commerson’un arkadaşı olan Hortense Lepaute adından türemedir. Ortanca, Japonya’dan yola çıktığında bu isimlerle karşılanacağını biliyor muydu acaba?

Kutadgu Bilig’de şöyle bir söz var: “Yaşarmış çeçekler kurır terk.” Yani yeşermiş çiçekler çabucak kurur. Bu dize fânilikten özge bir şey demiyor zannımca. Süsü, kokusu, nazeninliği şurada dursun da bu güzel varlıklar bize ne diyorlar acaba? Kendisine sarı bir çiçeği yoldaş edinen Yunus, o küçük ve nazenin varlıkla doğmakla kabullendiğimiz o hakikati mi dillendirmişti mesela? Ya da onu dalından koparıp koparmamak önümüzde cüssesi küçük kendisi epey büyük bir imtihan olarak mı durmakta? Kim bilir, yola revan kul bilir. Vesselam.